27 Kasım 2013 Çarşamba

Telafi…

Neden oflayıp pufluyorsun, diye sordu başını okuduğu kitaptan kaldırmadan. Nihayet varlığımın farkına vardığına sevinsem de içimin sıkıntısı geçmiyordu.

İçim sıkılıyor Benedictus’cum, dedim. Kalkıp odayı arşınlamaya başladım.  Kitabı bırak!  Benimle ilgilen biraz, diyemediğimden sağı solu karıştırarak yürüyordum. Yapmam gereken ama yapamadığım bir dolu iş var; elim gitmiyor, gitmedikçe daralıyorum, dedim elime aldığım bir defterin sayfalarını karıştırırken.

Telafi edersin, dedi sakin bir sesle. Sıkma canını.

Eder miyim sahi, diye sordum umutla. Hala başını kitaptan kaldırmamış olmasına içerlemiş olduğumu bile unutmuştum.

Edersin tabii, dedi. Bir an önce başından gitmemi istiyor gibi bir hali vardı. Aldırmadım.
Peki, dedim uzatarak peki’yi. Aşkı da telafi edebilir miyiz?

Saflığıma inanamıyormuş gibi bir an soluksuz kaldı. Sabır bulmak için gözlerini de kapatacağından korktum.

Yapmadığın ya da henüz olmamış şeyleri telafi edebilirsin, dedi. Olmuş’lar için bulmadı insanoğlu o sözcüğü.

Düş kırıklığı ile iç geçirdim. Hala başını kaldırıp bana bakmamıştı, inatçı adamdı. Ve senin de telafin yoktu…


Mey


                                                   Nastya Kaletkina