30 Kasım 2013 Cumartesi

Rüya İnsanı...

      Dostum Mey'e


Bulutlar şehre çıkartma yapmış gibiydiler, neredeyse göz gözü görmeyecek haldeydi sokaklarda. Ayak yordamıyla yürüdüğüm o bildik sokaktaki kafeye giderken elimdeki notları sımsıkı tutuyordum. Sonunda kafeye ulaşıp boş bir masaya oturdum. Garsondan çay istedim, midemdeki ağrıyı hatırlayıp son anda,  açık olsun diye seslendim arkasından. Beni işittiğinden emin değildim.
Uzun zamandır bunu planlıyordum. Bilmem kaç kez okuduğum notları masaya özenle dizdim. Garson çayı bırakırken ters ters bana bakıyordu. Öyle ya tek kişi, dört kişilik masaya oturmuştum. Bakışlarımı tekrar notlarıma çevirdim:

''Yaz usul usul çekiliyor günlerden. On gün öncenin kavurucu, bunaltıcı sıcağı kalmadı artık. Ağaçların yaprakları hala yeşil ama baharın ilk günlerindeki kadar parlak değiller. Birkaç güne, hiçbirimiz fark etmeden sarıya dönecekler ve biz ancak rüzgârlı bir öğle sonu ayaklarımıza dolanmaya başladıklarında anlayacağız ağaçları çıplak bıraktıklarını.
Sabah serinliğinde sırtımızı sıkı tutan hırkalar öğle saatlerine ağırlık veriyor hala. Akşamüstü üşümelerine hazırda tutmak için çantalarımızda, elimizde, kolumuzda sürüklüyoruz peşimiz sıra onları.
 Güz iniyor ve seni özlüyorum…'' *

Özlediği ben olabilirdim. Derin bir iç çekerek gülümsedim, beni tanımıyordu bile. O güz olabilirim, diye düşündüm. Yok, bunu kabul etmezdi. O sadece kendi hüznünün güzünü severdi.
Diğer hikâyeye geçmeden, parmaklarımı sayfada okşar gibi dolaştırdım. Okumaya başladım:

''Ağrıyı tanıdı. Üzünç ağrısı, dediği türdendi. Şakaklarında zonkluyor, oradan incecik bir tırmanışla yukarıya ilerliyor, başını çepeçevre dolaştıktan sonra ense köküne iniyor, orada bir an için es veriyor ve ardından turunu başa sarıyordu. Gözkapaklarını ağırlaştırması, onları bir kez kapatırsa bir daha açamayacakmış hissine karşı geliştirdiği direncine öfkeyle karşılık vermesi de cabasıydı. 

Ağrının nedenini sorgulaması gerekmiyordu en azından. Biliyordu. Bilmenin faydası yoktu, çünkü bilmek, zihne atılmış naçar bir çentikten başka bir şey değildi. Sorun hazırlıksız oluşuydu. Üzülmeyişine üzülmek, kendisinden beklediği bir şey değildi. Şaşkınlıkla tekrar etti: üzülmediğime üzülüyorum. Gülecek gibi oldu ama ağrı izin vermedi. Başını kaldırıp, sokaktan gelip geçenleri izledi bir süre. Sokağın akışına bakmanın feci etkisi, onun içinde sürükleniyormuş hissi vermesiydi. İzleyecek zaman değil, diye düşündü, garsonun az önce bıraktığı çaya uzandı.''**

Bu öyküdeki ağrı olabilirdim. Bunu düşünür düşünmez Kahverengi'nin sözcükleri geliverdi aklıma '' İnsan hiç sever mi hastalığını? Ben senden bana kalan tek şey diye, her gece migrenime sımsıkı sarılıp öyle yatıyorum''  Ağrı evet, hedefe biraz daha yaklaştığımı hissediyordum. Bir şekilde onun hayal gücünün dehlizlerine girip, bir öyküsünün kahramanı olacağımı biliyordum. Kahramanlar da seçerdi elbet yazarlarını, ben çoktan seçmiştim. İç sesim mırıl mırıl konuşmaya başladı tekrar. Onun düş gücü buna izin vermez, dedi. Kahramanlarını kendi yaratır. Sen içerilere sızana kadar o öyküsünü bitirmiş olur. O kendi düşünün ipini tutar.
Umutsuzlukla masadan kalktım. Eve doğru yola koyuldum. Üzerimi değiştirmeden kanepeye attım kendimi, elimdeki notları sımsıkı tutarak. ''Yalnızlığını dikkatli kullan, başa beladır'' cümlesini tekrar ederek, kendimi uykunun avutucu kollarına bıraktım.

''Bilir misiniz, hiç rüya görmediğim halde, sürekli gördüğümü hayal ettiğim rüyaları anımsamaya çalışırım. Hem de her sabah. Gözlerine bakamadığım, bakmayacağım insanları getirip koyarım sahte rüyamın içine ve kahvaltıdan hemen önce, hiçbir zaman karşıma çıkmayacak, içinde olma arzusu duymadığım insanları içime alır; rüya insan’ım yaparım onları. Kısık ateşte demlenmekte olan çayın kokusu, sütlükte kaynayan yumurtanın fokurtusu, asla kuramayacağım cümlelerin sözcükleriyle kalabalıklaşır, uyduruk rüyamın şekillenişiyle çoktan doymuş başlarım kahvaltıya. Eski, çok eski bir aile geleneğinin çarpıtılmış, hatta epeyce saptırılmış bu biçimiyle selam ederim genlerini aldığım o tuhaf kadınlara.''***

Seçkin Aydın Kınacı


* Özlemi Avutmak İçin Söylenmiş Birkaç Söz- Melek Ekim Yıldız
** Üzünç Ağrısı-Melek Ekim Yıldız

***Rüya Kahvaltısı-Melek Ekim Yıldız




                                              Masao Yamammoto