12 Eylül 2013 Perşembe

Özlemi Avuturken Söylenmiş Birkaç Söz...

Yaz usul usul çekiliyor günlerden. On gün öncenin kavurucu, bunaltıcı sıcağı kalmadı artık. Ağaçların yaprakları hala yeşil ama baharın ilk günlerindeki kadar parlak değiller. Birkaç güne, hiçbirimiz fark etmeden sarıya dönecekler ve biz ancak rüzgârlı bir öğle sonu ayaklarımıza dolanmaya başladıklarında anlayacağız ağaçları çıplak bıraktıklarını. Sabah serinliğinde sırtımızı sıkı tutan hırkalar öğle saatlerine ağırlık veriyor hala. Akşamüstü üşümelerine hazırda tutmak için çantalarımızda, elimizde, kolumuzda sürüklüyoruz peşimiz sıra onları.

Güz iniyor ve seni özlüyorum…

Eve çağrılan çocuklar, beş dakika daha için dikiyorlar gözlerini annelerin yüzüne. Kalınlığı serçe parmağını geçmeyen yaprak sarmalarının avuntusuyla balkonlardan yarı bellerine kadar sarkıyor kadınlar, cadde başlarında otobüslerden inip ayaklarını sürüyerek evlerine dönen bıkkın adamlar, eve yaklaştıkça giydiriyorlar sahici olmayan canlılığı adımlarına. Sürdürmeyi sürdürme, bulaşıcı bir hastalık gibi yayılıyor, şehrin tüm evlerine yerleşiyor.

Devamlılığı görev biliyor ve seni özlüyorum…

Kapılarını güne yeni açmış sinemaların ilk seanslarının ıssızlığında, dev bir ekrana dikiyor bakışlarını bazı hikâye avcıları, bozup yeniden kurabilecekleri bir sahne bulabilmek umuduyla. Gitme, demeyi beceremeyen kibirli adamlar, iki sigara arasına kötü bir şiir yerleştirerek bekliyorlar uyku zamanının gelmesini. Rüya sevicileri geceyi kollarken uyanma korkusunu içlerinde taşıyıp durduklarını itiraf edemiyorlar.

Yazma arzusunu durduramıyor ve seni özlüyorum…

“Sen bana bakma, ben tıbben mümkün değilim” cümlesini kurarak şaşkınlık yaratabilecekleri saf bir zihnin arayışıyla adımlıyor sokakları bazı yeni yetmeler. Ağlamayı utanç saydıklarından aynada kendi gözlerine bakamayan kadınlar, mağaza vitrinlerinden yansıyan görüntülerini kollayarak teselli buluyorlar.  Ne denli isterlerse istesinler, hayatın kendi akışı olduğunu bilen açıkgözler umudu terbiye etmeyi kazanç sayıyorlar.

Yorgunum ve seni özlüyorum…

Az önce zihninden geçirdiği cümleyi, kâğıda geçirecekken unutuveren bir yazıcı, saatlerce masa başında kalakalacağının bilgisiyle dişliyor kalemini. Annesini kaybetmiş bir yavru kedinin sızlanmalarına kulak kabartan küçük bir kız, babasına yalvarıyor yavru için koynunda hazırladığı yeri göstererek.


Hikâyeye, kalbine dokunsun için, incecik parmaklar gizliyor ve özlemi avutuyorum.

Mey


                                          Nao Sakaki