Yazar Orhan Duru, ömrünün son birkaç yılında “ az roman”
kavramı üzerine düşündü ve yazdı. Romanda
ya da düz yazıda bir ikinci yeni yaratmanın olanaklı olduğuna inanan Duru, az
romanı hali hazırda yaşanan çok ama niteliksiz romanın karşısına koyuyor, az ve
öz olanın peşine düşüyordu. Ve bir de önerisi vardı, düz yazıda ikinci yeni
yaratabilme adına: "Düzenli gramere son verip aklına gelen ilk konuyu
başka sözcüklerle yaz."
Hikâyeyi kısaltma ya da kısaltmaya çalışma fikrinin temelinde
Orhan Duru’nun verdiği ilham var. Yazarın bu konuya ilişkin metinlerini okurken
filiz veren fikrin, uygulanması için epeyce zaman geçmesi gerekti. Roman mı? Haşa! Kısa hikâyeler yazmakla bozmuş
bir hikâye meraklısının, Duru’nun önerisini biraz evirip çevirmesi hoş
karşılanır umarım. Kısa hikâyeyi kısaltmak, zihninde koca bir hikâye taşımakta
olanın kendine hodri meydan çekmesidir bir bakıma. Yazsanız sayfalar sürecek bir olayı, bir
duyguyu ya da bir imgeyi üç beş cümleye sığdırma çabası; hikâyeyi yoğun kılma
arzusunu eyleme dökme göründüğünden daha zordur. Ortaya çıkan ürün her zaman
istediğiniz gibi olmayabilir; sizin zihninizde bir hikâye olarak şekillenmiş
olan okuyucuda anlamsız üç beş sözün bir aradalığı etkisi yaratabilir ama yine
de denenmesi gereken edebi bir deneyimdir.
Uzun bir kurguyu kısaltmak veya kısacık bir anı hikayeleştirme
fikrini kendimce denemeye başladığım aylar boyunca, onlarla ne yapacağımı
bilemeyerek ama bir yandan da edebi anlamda çok da yabana atılır bir şey
yapmadığımı bilerek bir dolu hikayeyi kısalttım. Nihayetinde bir blog
aracılığıyla elimdeki küçük metinleri okuyucunun beğenisine sunma fikri doğdu. Kendi metinlerimin haricinde bana kısaltılmış
öykü gibi görünen kimi yazar dostların ürünlerine de yer verdim ve bunu yapmayı
sürdüreceğim. Hikâyeyi kısa tutmada, kısalığın belli bir ölçütü yok: tek
sözcükten ya da tek cümleden oluşanlar da var içlerinde; daha kalabalık
cümleleri içeren de; büyük bir kurgunun küçük parçaları şeklinde yazılmış
olanlar da. Yazdıklarımın bir kısmının hikâye gibi görünmediğini, bir kısmının
şiire benzediğini ve bir kısmının da bir şeye benzemediğini biliyorum. Yine de
içimde, belki kontrolüm dışı bir güç, bunu yapmayı zorunlu hissetmeme neden
oluyor. Gerçekten başardığıma ikna olana dek, hikâyeleri kısaltmaya devam
edeceğim. Nereden çıktı bu ‘kısaltılmış hikâyeler’ diye merak edenlerin
bilgisine…
Mey