9 Eylül 2013 Pazartesi

Küflü Arzu...

Biraz içinde biraz dışındaydık hayatın, diye anlatıyor yaşlı kadın. Saçları gibi sesi de bembeyaz geliyor bize. Biraz yakın biraz uzaktık, diye devam ediyor. Sesindeki ak tondan uzaklaştırıyor dikkatimizi. Akış biraz bizi sürüklüyordu önüne katıp, biraz biz ona karşı durmaya çalışıyorduk. Biraz içinde biraz dışındaydık birbirimizin, derken yorgun yüzünün bir an için aydınlandığını sanıyoruz. Sesinde eskisinden daha yorgun ve daha beyaz bir tınıyla sürdürüyor anlatmayı. Onca değişim içinde tek sabit, dirlik vermeyen arzuydu, diyerek bitiyor konuşmasını ve gözlerine hepimizi etkileyen bir pırıltı oturuyor. İçimizden en tez canlı olan, dayanamıyor ve soruyor: ne yaptınız peki? Soru pırıltıyı karanlığa boğuyor o anda. Saçları ve sesi bembeyaz olan kadın soruyu soranı çıkarmak ister gibi üzerimizde dolaştırıyor, bedeninin en canlı kalmış organını. Gözlerindeki dirimden şaşkınız. Neden sonra, sorunun da soranın da önemi yokmuş gibi, duruyor.  Saçları duruyor, sesinin beyazı duruyor, gözlerindeki dirim duruyor. Duyulur duyulmaz bir sesin şöyle dediğini işitiyoruz ardından; küflenmeye bıraktık…

Mey


                                                 İmran Sirajuddin