Yanından ayırmadığı
deftere bir şeyler yazarken ben de kitaplarını karıştırıyorum. Kitaplarına dokunmamdan
hoşlanmasa da, bunu bana söylemeyecek kadar ince biri Benedictus. Birden mırıldandığım şarkı dikkatini çekmiş gibi durup bana bakıyor.
Bu şarkının
devamı yok mu, diye soruyor. Hep aynı kısmı söylüyorsun. Şarkıyı kesmek de
istemiyorum, sorusuna cevap vermek de. Üstünü örtmeye çalıştıklarımı eşelemeyi
sevdiğini de biliyorum bir yandan. Fark ederse peşini bırakmayacak.
Bu kadarını
öğrenebildim, diyerek gülümsüyorum. Cevabın yetmesini dilediğimi fark
etmemesini ummaktan başka çarem yok.
Dikkatle bakıyor
yüzüme. Elimdeki kitapta imdada yetişecek bir şeyler arandığımın farkındaymış
gibi bakıyor.
Yarım bir
şarkıyı neden söyler durur insan, diyor.
Tamamlanmış halinin
güzel olduğu sanısından olabilir, diye yapıştırıyorum. Rol yapmaya takatim yok.
Güzel mi
peki gerçekte, diye soruyor kavrayışı yüksek bakışlarının içinde bir gülümseme.
Güzeldi,
diyorum. Başka bir şey sormuyor…
Mey