1 Aralık 2013 Pazar

Düş Ve Öngörü…

Başımı gökyüzüne kaldırıp; kar yağacak diye haber verdim sevinçle.  Hayır, dedi. Yağmayacak. Onun da gözleri göğe çevrilmişti. Öngörülerin berbat, diye ekledi ardından.

Celallenmemeye kararlıydım. Güldüm.

Benedictus’cum, dedim. Yağsa fena mı olur?  Bildik bir ifade belirdi yüzünde hemen. Hayatı fazla ciddiye alanlarda görmeye alışkın olduğumuz türden o ifadelerden.
Karın yağmasını istemekle, yağacağını bildirmek arasındaki farkı sana anlatmama gerek var mı diyecektim, diye başladı söze. Sonra bu tür farklılıkları görmeme konusundaki istikrarını anımsadım, dedi.

Aldığım kararları derhal unutma konusunda üstüme yoktu. Öfkeyle baktım yüzüne.
Neden damarıma basıyorsun ki Benedicts’cum, diye sordum tersçe. Şurada güzel güzel kar hayalleri kurup, biraz sevinecektik.

Varsaymanın canını acıtmasını izlemekten sıkıldım, dedi itiraz kabul etmez bir tonla. Öngörü olguya yaslanır biliyorsun. Hayale değil, tamamlamasına gerek yoktu. Yine de son noktayı koyma konusundaki tutkusunun önüne geçememişti. Yüzümde gördüğü neyse,  pişman oldu söylediklerine. Kolumdan tutup, hadi içeri girelim, dedi.

Sen gir, dedim küskünce. Kınayan bakışlarını görmezden gelerek, gökyüzüne bakmayı sürdürdüm. İnatla…


Mey


                                                      Alex Andreyev