22 Aralık 2013 Pazar

Atkaranlığı Kadın...

Atkaranlığı kadın, çok az şey öğrenmiştir ve insanlarla pek iyi geçinemez. Sözcük yoksunu değildir, okur ve de yazar, ama bir kişi kalkıp da onunla konuştu ve de ondan bir yanıt bekledi mi, dili tutulur. Hatta, biri bu kadının karşısına dikilse, gözlerini ona dikse, yeter…dudakların, karşısında açılıp kapanması ve seslere biçim vermesi, onun iki ayaklı bir hayvan olarak tepki gösterme cesaretini tümüyle yok eder, ne türden olursa olsun biriyle karşı karşıya bulunmaktan ödü patlar.

Böyle durumlarda başını çevirir, gözlerini kaçırır, titrer, gözleri dolu dolu olur. Diğer insanların böylesine kolaylıkla konuştuğu bütün sözcüklerden utanmıştır. Neden biri karşısına dikilip de dilini tutmaz ki? bu durumda belki yavaş yavaş, kendini karşılaşmaya hazırlayabilirdi atkaranlığı kadın. Belki henüz konuşulmamış sözcüklere kendini hazırlayabilirdi. Ama hiç kimse ona bu zamanı bahşetmemektedir. Biri çıkıp ona gelir, bir bakarsınız, karşısında duruyordur, ona bakmaya başlamıştır bile, ağzını açmış ve konuşmaya başlamıştır. Daha kadın karşısındakinin gözüne gözüne bakma cesaretini bulmadan, sözcüklerin saldırısına uğramış. Bari yumuşak, olağandışı sözcükler çıksa ağızlardan, kendi içinde gizli gizli taşıdığı türden sözcükler olsa…ama hayır, hep büyük, sivri sözcükler yüzüne, sert küçük taşlar gibi fırlatılmakta ve kadını yaralamaktadır.

Atkaranlığı kadın, ahırlarda atlara sığınır. Bir hayvanın karşısına geçer, ve onun pürüzsüz bağrında kendini sakinleştirir. Tek bir sözcük konuşulmaz, kuyruklar tatlı tatlı sağa sola savrulur, kulaklar dikilir, burun delikleri titrer; hayvanlar onun varlığını kabul ettiklerini belirtmektedirler. Gözler sessizce ona çevrilir, hiç kimseyi incitmeyen gözlerin içine bakmakta hiçbir sakınca yoktur.

Atkaranlığı kadın kendisinin bir at olmadığına memnundur. Kendi akranı, eşiti olarak gördüğü bir şey olmak arzusunda değildir. Daima yabancı olan şeylerle kendini rahat hisseder. Kendini alçaltmaz; sevgisini göstermez, kendisine ait bir sesi yoktur; kendisi ne kadar az anlamayı yeğliyorsa, o kadar az anlaşılmak ister. İçinde yaşamak durumunda olduğu karanlık, yalnızca atlarda bulunan bir şeydir. Kendisine daha yakın olmak isteyen hayvanlarla ilgili olarak hiçbir girişimde bulunmuş değildir. Bu kadının at binmekten hoşlandığını sanmak yanlış olacaktır. Ama o, zaman zaman mevcut bulunan ahırlara girmenin yolunu bulur, insanlar tarafından terk edildikleri zamanları saptamayı bilir ve hiçbir kimsenin beklenmediği sürece onlarla kalır.

Atkaranlığı kadın, kendisine karşı aşırı bir sevgi besleme derdinden muzdarip değildir, ama atlarla yalnız kalabilir.

Elias Canetti
Kulakmisafiri Elli Karakter

Payel yay.