27 Ocak 2014 Pazartesi

Yangınlı Düş...

Sokak arasındaki küçük bir kliniği geziyorum, belli ki yetkili bir konumdayım: Yabancılar ve azınlıklar için bir akıl hastanesi. Yüzyıl başından kalma tuğla bir bina, küçük bir avlusu var, duvarlarla çevrili. Klinik yöneticisi, sokaktaki diğer binaların cephelerinin değiştirilmesi gerektiğini anlatıyor: Cam, beton - çirkin yüzlü yapılar gerçekten de. Biri dışında: sokağın köşesinde, Milas evlerini andıran ahşap, iki katlı, balkonu tutan kolonları neftiye boyanmış çiçeklerle süslü bir köşk duruyor. Yönetici, Tommy'nin, öteki binaların cephelerini örtecek büyüklükte panolara dev resimler yaptığını söylüyor ve birini bahçe- avluya çıkarmaları talimatını veriyor. Tommy, hastalardan biri herhalde. Güç bela çıkarıyorlar panoyu, biraz eğik biçimde - hem dik tutmak zorladığı için, hem de üst kattan baktığım için - duvara dayıyorlar: cıvıl cıvıl giyinmiş insanlar sokağı doldurmuş, resmin alt bölümünde, aralarından simsiyah bir duman, resmin üst bölümüne doğru gitgide yayılarak yükseliyor; en üstte, dikdörtgenin yan kenarını kaplıyor bir uçtan ötekine, hatta - ekleme yapmış ressam bir uca - taşıyor sa. Siyahın parlaklığı dikkatimi çekiyor. " Boya değil bu" diye düşünüyorum: " Aynı kok kömürü gibi parlıyor."

Enis Batur