21 Ocak 2014 Salı

Sabahın Yalnızı…

Uyanırken tenhalaşır insan, dediğini işitiyordum.
Gözlerini güne açmak uykundaki kalabalıktan vazgeçmektir aslında, dedi gibi geldi bir an.
Bir rüyayı uğurlamanın ağırlığını gezdireceğini bilirsin gün boyu, dediğini duydum mu, yoksa bir türlü açılmayan gözlerimin arkasında sahnelenen oyundan kalma bir replik miydi, ayırt etmek zordu o an.
Yine de uyanmak zorundasındır, günün senden beklediği budur, dediğinde enikonu ayılmaya başlamış gibiydim.
En zoru gözlerini açmayı başarabilmek, gerisi daha az güç gerektiriyor; bedenin en güç vazgeçeni gözler olduğundan belki, diyen ses biraz daha dış dünyaya aitmiş gibi gelmeye başlamıştı. Kıpırdandım.
Uyan haydi, diyenin Benedictus olduğunu fark ettiğime göre gerçekten sabah olmuş olmalıydı. Bedenin hayır, çığlıklarının Benedictus’un sesinden daha çekici olduğunu düşünüp gözlerimi açmadan gülümsedim.
Daha değil, diye mırıldandım. Rüya henüz bitmedi.
Rüya bitmez, haydi kalk, diye çıkıştı Benedictus. Rüya ertelenir.
Az daha, dedim yalvarır gibi. Bırak biraz daha uyuyayım.
Olmaz, diye itiraz etti. Sabah hızla ilerliyor.
Bizsiz ilerlesin, dedim bir umut. Gözlerimi hala açmamıştım.
Sabahı yalnız mı bırakacaksın, sorusunu duymamış olmayı dileyerek açtım gözlerimi.  Yatağın kenarına ilişmiş, belli belirsiz gülümseyerek bakıyordu uykulu yüzüme.
Günaydın Benedictus’cum, dedim doğrulurken.
Acele et, cevabı geldi karşılık olarak. çok yalnız kaldı.
Banyoya doğru sürükledim bedenimi. Bizim yalnız kalışlarımız ne olacak peki, dedim kapıyı kapatmadan az önce.
Birisi de bizim için uyanacak, dediğini duyduğumda yüzüme soğuk su çarpmaya başlamıştım bile.  Birisi de bizim için uyanacak, diye tekrar ettim diş fırçasına macun sürerken. Biz birisi için uyuyacağız, birisi bizim için uyanacak. Ne saçma dünya, diye söylenirken Benedictus’un alaylı sesi doldu banyoya:
Saçma olan dünya değil, diyordu.
Sabahı yalnız bırakmaya gelmiyor, diye düşünüp güldüm. Banyodan çıktığımda eve dolmuş demlenmiş çayın kokusu çarptı burnuma. Mutlulukla çektim içime. Koku, rüyayı düşünmeyi ertelemekten başka çare bırakmıyordu…


Mey