26 Ocak 2014 Pazar

Olgusal Yoklama…

Elimdeki işe öyle odaklanmış haldeydim ki, Benedictus’un okuduğu şey her neyse ondan başını kaldırmış,  beni izlemekte olduğunu fark etmemiştim.

Ne yapıyorsun, sorusuyla yapış yapış parmaklarıma acımayı bırakıp başımı kaldırdım. Sonrasının daha feci olacağını bilerek cevapladım sorusunu: Kırık parçaları birleştirmeye çalışıyorum.

Derince iç geçirdi. Sordu: Az önce bile isteye yere atıp kırdığın porselen fincanın kırık parçalarını mı birleştirmeye çalışıyorsun yani?

Başıma bela olma bakışlarımı gözlerine dikip; evet, dedim. Onları yeniden bir araya getirmeye çalışıyorum.

İçtenlikle anlamak istiyorum bakışları belirdi gözlerinde. Bense bunu neden onun karşısında yaptığımı sorup duruyordum kendime, böyle olacağı çok belliyken.
Bunu neden yaptığını sorabilir miyim, dedi yumuşak bir sesle.

Sorabilirsin Benedictus’cum, dedim. Deney yapıyorum.
Deney mi, diye sordu kaşlar havaya kalkmış, ağzın kıvrımında kinayeli bir gülüş belirmeye başlamıştı.
Evet deney ya, dedim. Moda deyimiyle olgusal yoklama.
Neyi yokluyorsun, diye soracaktı elbette. Sordu.
Fincanın kırık sapını avucumun içinde gezdirip, nasıl anlatabileceğimi düşündüm ilkin. En iyisi dosdoğru söylemekti.

Durrell  diye bir adam var, dedim. Yazar. O, işte bu yazar diyesiymiş ki, ‘ hepimiz birbirimizin kırık parçalarıyız’

Eeeee, dedi Bededictus. Ya kahkaha patlatacak ya da sinirimi bozacak bir cümle bulup çıkaracak gibi bakıyordu.

Sen neyi deniyorsun peki, derken yüzündeki ifade hiç hoş değildi. Söylesem bir türlü söylemesem başka türlü ya, o zaten anlamıştı neyi denediğimi. Olacaktan kaçmanın imkânsızlığını öğreneli epey zaman oluyordu. Varsın olsun, dedim kendi kendime.
Kırık parçaların yeniden bir araya gelmesinin imkânını, dedim. Özellikle belli kırık parçaların belli başka kırık parçalarla bir araya gelebilmesinin imkânını.

Benedictus,  dili tahmin edilebilir bakışlarını yüzüme dikti. Baktı. Saniyeler geçiyor, o bakmayı sürdürüyordu. Ne diyecekse desin artık, boş vermişliği içimde bekliyordum. Yine de beni şaşırtmayı başaracaktı, bundan kuşkum yoktu.

Sarılmak ister misin, diye sorduğunda kahkahamı güçlükle engelleyip, ciddi bir yüzle,
Hayır, dedim. Meşgulüm.  Yüzünde benimkine benzer bir ifade vardı. Gülmemek için mücadele ediyordu.
Peki, dedi.
Tamam, dedim ben de…


Mey


                                                  АЛЁНА БИРЮКОВА