25 Mayıs 2014 Pazar

“ Uyuması İçin Birine Şarkı Söylemek İstiyorum…”*

Apartman boşluğu ya da komşu dairelerden birinden geldiğine ikna olmaya hazır olduğun mırıltının kaynağının, evinin dışı olmadığını başından beri biliyorsun. Yine de, kabullenmek istemedin ilkin. Neden edecekmişim ki, diye düşündün. Gözle görülür bir şey yok. Yalnızca çok uzaktan geldiği izlenimini verecek kadar kısık, mırıl mırıl bir ezgi. Kaynağının göze görünmezliği ile sinir bozucu, susmazlığı ile de işgalci bir ses. Belki bir tür sanrıdır, düşüncesi ile kendinden şüphe duymana neden olmuşluğu ile de kızgınlık nedeniydi. . Ne ezgi tanıdıktı ne de sesin sahibi.

Sinir bozucu!
İşgalci!
Kışkırtıcı!

Kızdıkça bu sözcükleri öfkeyle savuruyordun evinin boşluğuna. Mırıltı, ya duymuyor ya da oralı olmuyordu. Hakkını vermeye kalksan, ezginin güzelliğini teslim etmen gerekirdi. Coşkusu da eksik değildi hüznü de. Ara ara neşeleniyor; mut dolu bir şeyi vaat ederken birden durgunlaşıp yürek karartıcı bir umutsuzluğun altını çiziyordu. Gözü kara bir yanı vardı, öte yandan feci korkuyor gibiydi. Aklı eserse, hiç olmamış gibi yokluğa karışacağından dem vurup; işgalci, sinir bozucu, kışkırtıcı diyerek nidalanmalarına meydan okuyordu.

Var mısın, diye soruyordun kiminde kendin de şaşarak bu yaptığına.
Var’ız, yanıtıyla kafan biraz daha karışıyordu.
Nesin, sorusu ise çoğun yanıtsızdı.

Hiç kanıksamadın ama kabullendin oluşunu. Ezgiyi. Mırıltıyı.

Günü ve akşamı sona erdirip, geceye doğru ilerlediğinde zaman ezgi de sakinliyor, göz kapaklarının ağırlaşması gibi yavaşlatıyordu kendini. Uyanarak yitirmek istemeyeceğin bir düş’ün çerçevesini çiziyor, içini doldurmayı sana bırakıyordu. Bilincin daha derinde saklanan senle yer değiştirmek üzereyken, ezgiye de onu mırıldanana da düşkün olduğunu itiraf edecek gibi olduğunu fark edip uykuya direniyordun. Açılmış gözlerin, mırıltıyı bir an için sersemletiyor; ardından daha kararlı bir sese dönüşmesine neden oluyordu.

Susmayacak mısın, diye çıkışıyordun ikinizin de sahte olduğunu bildiğiniz bir edayla.
Sen uyuyunca, cevabıyla hırçın bir inat kuşu havalanıyordu içinden.
Uyumayacağım, sus!

Birkaç dakika süren sessizlikle kalbine sokulan korku, korkundan büyük bir tutkuyu o ezgi kılığında sokuyordu gözüne. Uzayan gece. Uzayan şarkı. Sen.  Uyku ise ayrılık gibiydi. Biter mi, günün birinde?

Var mısın, diye soruyordun artık hiç şaşırmayarak varlığına.
Var’ız, cevabı umut edilen bir rahatlayıştı.
Nesin sen, sorusunun bir gün cevap bulacağını hiç düşünmemiştin. Uzadıkça uzamış bir gecenin ortasında gelmişti cevap.

Şarkınım. Senin…

Mey


* R. M. Rilke


                                             Jone Reed