Artık bir şey
gerçek olmalı. Tek başıma kaldığım çok oldu, ama hiç yalnız yaşamadım.
Birisiyle birlikte olduğumda, sevindiğim olurdu, ama hep rastlantıymış gibi
gelirdi her şey. Şu insanlar anne- babamdı, ama onların yerinde başkaları da
olabilirdi. Niye şu kahverengi gözlü çocuk kardeşimdi de, karşı durakta duran
yeşil gözlüsü değildi? Taksi şoförünün kızı arkadaşımdı, ama kollarımı bir atın
boynuna da dolayabilirdim. Bir adamla birlikteydim, aşıktım, ve onu orada
bırakıp, rastladığımız bir yabancıyla birlikte de gidebilirdim. Bana ister bak,
ister bakma. Bana ister elini ver, ister verme. Hayır, verme elini bana, bana
bakma.
Sanıyorum bugün yeni ay var, gece
olabildiğince dingin, kan akmayacak şehrin hiçbir yerinde. Hiç kimseyle oyun
oynamadım, ama gene, hiç, gözlerimi açıp, şimdi bu gerçek olacak, artık gerçek
oldu, diye düşündüğüm de olmadı.
Böylece yıllar gelip geçti. Bir ben miydim
bu denli gerçek dışı olan?
Zaman da bu denli gerçek dışı mı?
Hiç yalnız olmadım, ne tek başımayken ne de
birisiyle birlikteyken. Oysa isterdim hep bir kez yalnız olmayı. Yalnız olmak
işte, demektir ki: artık tamamlandım.
Bugün artık bunu söyleyebilirim, çünkü bugün
artık yalnızım.
Artık rastlantı sona ermeli. Kararın yeni
ayı. Bilmiyorum, belirlenmişlik diye bir şey var mı, ama karar diye bir şey
var. Ver kararını. Biziz şimdi zaman.
Bütün şehir değil, bütün dünya paylaşıyor
şimdi kararımız.
Biz ikimiz şimdi iki kişi olmanın
ötesindeyiz.
Bir şey beden buluyor bizimle.
Halkın meydanında duruyoruz, bütün meydan
insanlarla dolu, hepsi de bizimle aynı şeyi istiyor.
Hepsinin adına biz belirliyoruz oyunu.
Ben hazırım.
sıra sende.
Oyun artık senin elinde.
Şimdi, ya da hiç.
Beni istiyorsun. Beni isteyeceksin. Bizim
ikimizin, erkek ile kadının öyküsünden daha ulu bir öykü yok. Bu, bir dev
öyküsü olacak, görülmemiş, aktarılmış bir öykü, yeni bir atalar öyküsü. Bak
gözlerim. Zorluğun tasarımı var içlerinde, meydandaki herkesin geleceğinin
tasarımı.
Geçen gece, düşümde, tanımadığım birisini
gördüm, erkeğimi. Bir tek onunla yalnız olabilirdim, ona açık olabilirdim ,tamamiyle
açık, tam da onun için, onu tam olarak tamamiyle içime alabilir, onu
çevreleyebilirdim kutlu birlikteliğin labirentiyle.
Biliyorum, o
sensin.
o, sensin.
İlişki, iki kişinin, birbirlerine bunu
söyleyebilmeleridir.
İnsan olmak, işte yaşayan, tek,belirli bir
insan,yani, kişi olmaktır: kişi olmak da, bir başka kişi ile ilişki kurmakla
başlar.
İnsan olmak, ilişki kurmaktır – bu da – kişi olmaktır.
“olmak” ve “kurmak”
İnsan olmak, yaşamak ve öğrenmek, tanımak ve
ölmek: “olan”ın daha olmayan ,sonra olan
ve,olduktan sonra,artık olmayan olması…
İnsan olmaya temel
anlamını veren var olma koşuludur, kişi
ilişkisi – iki insanın,o iki insan – o kişiler – olarak ikisinin de
katıldığı,ama ikisinden de bağımsız,ayrı,yeni bir varlık kurmaları..Bilinçle,
adım adı , öğrenerek.Kendilerini de içine alan, ama bambaşka, yeni bir var oluş
biçimi oluşturmaları…Oluşturdukları sürece öğrenmeleri. Kendileri olarak
ötekine giderek, birlikte, bir üçüncüyü kurmaları, oluşturmaları: bir ölümlü
çocuk değildir yaratılan, ölümsüz bir ortak tasarımdır.
Ölümsüzlüğünü terk
ederek ölümlü insan varlığını seçen Melek Daniel, ölümsüzlüğü – gene –
yeniden bulur: Yarattığımız tasarım ölümde de eşlik edecek bana. Onun içinde
yaşamış olacağım.
Hiçbir meleğin
bilmediği bir şeyi biliyorum artık.
Peter Handke
Çev:Oruç Aruoba
Film : Berlin
Üzerinde Gökyüzü
Yönetmen : Wim
Wenders