24 Şubat 2014 Pazartesi

Cennetten İnen Melek...

   Artık bir şey gerçek olmalı. Tek başıma kaldığım çok oldu, ama hiç yalnız yaşamadım. Birisiyle birlikte olduğumda, sevindiğim olurdu, ama hep rastlantıymış gibi gelirdi her şey. Şu insanlar anne- babamdı, ama onların yerinde başkaları da olabilirdi. Niye şu kahverengi gözlü çocuk kardeşimdi de, karşı durakta duran yeşil gözlüsü değildi? Taksi şoförünün kızı arkadaşımdı, ama kollarımı bir atın boynuna da dolayabilirdim. Bir adamla birlikteydim, aşıktım, ve onu orada bırakıp, rastladığımız bir yabancıyla birlikte de gidebilirdim. Bana ister bak, ister bakma. Bana ister elini ver, ister verme. Hayır, verme elini bana, bana bakma.

   Sanıyorum bugün yeni ay var, gece olabildiğince dingin, kan akmayacak şehrin hiçbir yerinde. Hiç kimseyle oyun oynamadım, ama gene, hiç, gözlerimi açıp, şimdi bu gerçek olacak, artık gerçek oldu, diye düşündüğüm de olmadı.

   Böylece yıllar gelip geçti. Bir ben miydim bu denli gerçek dışı olan?

   Zaman da bu denli gerçek dışı mı?
 
   Hiç yalnız olmadım, ne tek başımayken ne de birisiyle birlikteyken. Oysa isterdim hep bir kez yalnız olmayı. Yalnız olmak işte, demektir ki: artık tamamlandım.

   Bugün artık bunu söyleyebilirim, çünkü bugün artık yalnızım.

   Artık rastlantı sona ermeli. Kararın yeni ayı. Bilmiyorum, belirlenmişlik diye bir şey var mı, ama karar diye bir şey var. Ver kararını. Biziz şimdi zaman.

   Bütün şehir değil, bütün dünya paylaşıyor şimdi kararımız.
   Biz ikimiz şimdi iki kişi olmanın ötesindeyiz.
   Bir şey beden buluyor bizimle.
   Halkın meydanında duruyoruz, bütün meydan insanlarla dolu, hepsi de bizimle aynı şeyi istiyor.
   Hepsinin adına biz belirliyoruz oyunu.
   Ben hazırım.
   sıra sende.
   Oyun artık senin elinde.
   Şimdi, ya da hiç.
   Beni istiyorsun. Beni isteyeceksin. Bizim ikimizin, erkek ile kadının öyküsünden daha ulu bir öykü yok. Bu, bir dev öyküsü olacak, görülmemiş, aktarılmış bir öykü, yeni bir atalar öyküsü. Bak gözlerim. Zorluğun tasarımı var içlerinde, meydandaki herkesin geleceğinin tasarımı.

   Geçen gece, düşümde, tanımadığım birisini gördüm, erkeğimi. Bir tek onunla yalnız olabilirdim, ona açık olabilirdim ,tamamiyle açık, tam da onun için, onu tam olarak tamamiyle içime alabilir, onu çevreleyebilirdim kutlu birlikteliğin labirentiyle.

   Biliyorum, o  sensin.
   o, sensin.
   İlişki, iki kişinin, birbirlerine bunu söyleyebilmeleridir.
   İnsan olmak, işte yaşayan, tek,belirli bir insan,yani, kişi olmaktır: kişi olmak da, bir başka kişi ile ilişki kurmakla başlar.

   İnsan olmak, ilişki kurmaktır  – bu da –  kişi olmaktır.
  “olmak”  ve  “kurmak”

 İnsan olmak, yaşamak ve öğrenmek, tanımak ve ölmek: “olan”ın  daha olmayan ,sonra olan ve,olduktan sonra,artık olmayan olması…

İnsan olmaya temel anlamını veren var  olma koşuludur, kişi ilişkisi – iki insanın,o iki insan – o kişiler – olarak ikisinin de katıldığı,ama ikisinden de bağımsız,ayrı,yeni bir varlık kurmaları..Bilinçle, adım adı , öğrenerek.Kendilerini de içine alan, ama bambaşka, yeni bir var oluş biçimi oluşturmaları…Oluşturdukları sürece öğrenmeleri. Kendileri olarak ötekine giderek, birlikte, bir üçüncüyü kurmaları, oluşturmaları: bir ölümlü çocuk değildir yaratılan, ölümsüz bir ortak tasarımdır.

Ölümsüzlüğünü terk ederek ölümlü insan varlığını seçen Melek Daniel, ölümsüzlüğü –  gene  – yeniden bulur: Yarattığımız tasarım ölümde de eşlik edecek bana. Onun içinde yaşamış olacağım.

Hiçbir meleğin bilmediği bir şeyi biliyorum artık.

Peter Handke

Çev:Oruç Aruoba
Film : Berlin Üzerinde Gökyüzü
Yönetmen : Wim Wenders