Bulduğum
mektupların arasından çıkanlardan birinin sevdiğim bir şaire yazılmış olanına
rastladığımda epeyce şaşırdım. Şaşırmanın yanı sıra çok hak verdiğim bir mektup okuyor olmanın
rahatlaması sardı beni. Kimden geldiği belli olmayan ama ulaşamadığı adresi
bildiğim ilk ve tek mektuptu bu. Soluksuz okudum…
“ Sevgili M.M.
Henüz şapşal bir lise öğrencisi
olduğum günlerdi. O yaşlarda insanın başını döndüren türlü delilikle tıka basa
doludur hayat değil mi? Benim başım senin şiirlerinden mustaripti. Dostum G.
İle büyük bir keşif edasıyla birbirimize senin dizelerini gösterme yarışına
girmiştik, hatırlıyorum da. ‘ Yaz Geçer ‘ yeni çıkmış; ‘ Yalnız bir Opera ‘
bizi can evimizden vurmuştu. Bilemezsin sevgilim! Ben sende bütün aşklarımı
temize çektim, dizesini içimizden defalarca geçiriyorduk gün boyu. Henüz bütün
eskileri, bütün bütünleri temize çekecek bir aşk yaşamaktan çok uzak olsak
da; ‘ ben sende bütün aşklarımı temize
çektim’’in anlamını içten içe kavrıyor; bu kavrayışın gücüyle bir gün ama bir
gün mutlaka tüm aşklarımızı kendinde arındıracak bir aşkın bizi bulacağından hepten
emin oluyorduk. Gülüyor musun? Gülmeli bence de buna.
O yaz başı, senin kentin önemli
kitabevlerinden birine söyleşi ve imza için geleceğini işittiğimizde, şairimizi
yakından görme, ona o dizeleri yazdıran dünya gözüne bakma ve sesini işitme
heyecanıyla koştuk kitabevine. Elimde ‘ Yaz Geçer’ vardı.
Kimsenin imzasının peşine düşmüşlüğüm
yoksa da, o imzayı istiyordum. Sabırla dinledim söylediklerini; çok önemli
değildi o an için dünya işlerine dair kurduğun cümleler. Ben gözlerimi yüzüne
dikmiş; o yüzden ruhunun ruhuma bunca temas edebilmesinin nasıl mümkün olduğunu
soruyordum kendime. Elimdeki kitabı göğsüme sımsıkı bastırmıştım bu sırada.
İmza için sıraya girdiğimizde üzerime
çöken dinginliğin anlamsız olduğunu düşünecektim çok sonraları. Sıra bana geldiğinde,
şairim yüzüme dikkatle baktı. Görmüştü. Bundan emindim. O an soluğum kesildi. Kitabın
ilk sayfasına yazacağın cümleyi, vahiy kabul etmiştim daha tek harfini
görmeden. Sonra tüm hayatımın en büyük yalanını harf harf okudum tersten.
Yaz, geçer…
Yalan söyledin şair.
Yazınca da geçmeyen’in bilgisi
sendeydi ama bu yalanla ruhumun sözcükler arasında savrulmasına neden olacak o
yolun kapısını açtın bile bile. Ve parmağının küçük bir dokunuşuyla ittin beni
o kapıdan.
Yalan söyledin şair.
Yaz ama geçmeyeceğini bil,
demeliydin.
Yazınca geçmiyor, sen de biliyorsun
bunu. Çoğalıp güçleniyor.
Yazdıkça büyüdü aşk
Yazdıkça kanırttı bir şey içten içe
Yazdıkça kandırdım kendimi
Yazdıkça ben’den ben’e döndüm.
Yazdım, geçtim.
Ve senden öğrendim. Bütün şairler bir
yalanın güzelliğine vurgunluklarını süslerler dize dize…”
Mektubu
kapatıp, usulca zarfına yerleştirdim. Benzer bir düş kırıklığı ile, yıllar önce
rastlaştığım aynı şairin gözlerine diktiğim öfke dolu bakışlarıma anlam veremeyen
gözlerini anımsadım. Bir gülme geldi bu anımsayışla. Güldüm durdum, gün boyu…
Mey
Michael C. Mendez