Makineler güven verir, mantığın, nedenselliğin,
termodinamiğin ve yağlamanın en yüce ilkelerinin onlarda nasıl egemen bir
şaşmazlıkla işlediğini görmek yeter. Ruhunuzda bir dalgalanma olursa,
buzdolabınıza sarılın, gidin kahve değirmeninize, o bir yıl, bazen iki yıl
garantili can simitlerine bakın. Tavuklarsa, tersine, rastlantı ve olağan
olandır, döşemelere sıçan ve sonsuz bir bayağılıkla glu glu ederek tüylerini
döken şu kaltaklardan mı söz ediyorsun? ben, makinelerden yanayım, kanıtı da,
kırda kırmızı 4l esterel'imle dolaşmam; çok şık bir renk, al sana bir çiçek
gibi söz dinleyen bir makine, birinci vites, ikinci, üçüncü, debriyaj, ah hava
nasıl da ağır, camları açalım, ah nasıl da yağıyor, sileceği çalıştıralım zup
zap, zup zap, a bak, hava yeniden ağırlaşıyor, araba da nasıl uslu, nasıl
ağırbaşlı. Pat, zınk diye duruyor üçlü yoncanın tam ortasında. Kuşkusuz önemli
bir şey yoktur, bir yanma var mı kontrol edelim. Yo, inanılmaz bir şey, daha
kontrolüme bile başlamadan bir de ne göreyim, arabam tütüyor. Evet ya, evet ya,
tütüyor, hatta gitanes içiyor, olacak şey değil.
-- bana bunu yaptın ha, hem de üçlü yoncanın tam ortasında,
diyorum ona, canım sıkkın.
Bir yahudi karşıtına laf anlatmak gibi, onu pis izmaritini
atmaya ikna etmek olanaksız. Şunu belirtmek gerekir ki ardından schön çalışmaya
başlıyor, hatta yeniden coştuğu bile söylenebilir, hop bir tepe, ne yol tutuşu
ama, iniyor, çıkıyor, çevresinden dolaşıyor ve pancarlar ve korunmaya alınmış
bölgeler ve vélize üstündeki köprü, pat tam da köprünün ortasında bir sigara
daha istiyor, ona kibarca ceza yiyebileceğimizi söylemek boşuna, bir sigara
kutsaldır, bunu ben de biliyorum ne yazık ki, çünkü ben de biraz önce
sinirlerimi yatıştırmak için bir tane yaktım, sinirli sinirli içiyoruz
sigaralarımızı ve sonra birden her şey halloluyor, mis kokulu vadiler ve hatta
çağlayanlar, birbirinden ayrılmış siteler, hayran olunası bir çeviklik. Tüh,
artık işin içinde değilim, sürekli geviş getiriyorum, bu da renkli görüntüleri
sizin adınıza bozuyor. "yarından tezi yok satacağım onu", diyorum
kendime. "bu araba sigara içiyor". Buna karşılık ortalamasını
düşürdüğünü farkediyorum, demek istediğim gitanes ortalamasını, çünkü ondan
sonra yalnızca bir kez duruyor, gerçi öyle yüksek bir geçitin üstünde yapıyor
ki bunu, bir toprak yığınına sığınmak zorunda kalıyorum, oradan tek kelime
etmeden onun sigara içişine bakıyorum, laubaliliğine çok hayret ediyorum.
Dönüşte stoğumu tüketecek kadar sigara içtim, ama ondan bir sigara istemeye
cesaret edemiyorum, zayıflığımı itiraf etmek olur bu, en korkunç despotluğun
başlangıcı. Öte yandan bunu kabul etmeyeceğini hissediyorum, her ne kadar bir
kez daha durursa bunu her an deneyebilecek olsam da, şöyle çaktırmadan,
öylesineymiş gibi, yahu ufaklık, benzinim bitti, onun anlayabileceği bir
dilden. Ama olmaz, fark etmesi gerekirdi, kurnazdır makineler, eve kadar
ortalama yıldırım hızlarından birini yapıyor bana, garaja kendisini
kapattırıyor ve orada kapıları kapatmadan onu bir kez daha görüyorum,
hareketsiz ve kırmızı esterel, pek vakur. Evimde sigara arayacağım, onun zifiri
karanlıkta bir tane çıkardığını, tüm gece keyifle içeceğini, kusursuz mu
kusursuz halkalar yapacağını, bunu da hiç kimse için yapmayacağını düşünerek,
zifiri karanlıkta, tam da makinelere yakışan biçimde.
Julio Cortazar