Bir zaman, dedim. Unutmuşum şimdi ne zaman; çok yüksekte bir
yaylada bir bulut aniden beni içine almıştı…
Susup, dikkatle baktım yüzüne. Dediğimi düşünür gibiydi.
Seni ve çevrendeki diğer varlıkları kapladı yani, diye
sordu.
Uzakta otlayan inek ve boğaları; hemen yanımda gürültüsüyle
varlığını unutulmaz kılan dereyi, gökyüzüne hiç bunca yakın olmamışlığın soluk boruma dizdiği nefesimi, kayaların dibinde bitmiş tuhaf renkli
yabani çiçekleri, o bulutun kaplamında birlikte kalakalmayı düşlediğimin
imgesini düşündüm. Başımı salladım cevap niyetine.
İçine aldığı varlık sayısı arttıkça büyüyen o şey kaplam
işte, dedi.
Onun içinde o olmuştum, dedim.
Başını olmadı, der gibi salladı.
Onun içinde o olmazsın, dedi. Onun içinde bir olursun; bu
seni içlem yapar.
Çok karışık, dedim.
Evet, karışık, diye karşıladı. Gülümsüyordu. Bütün ters
orantılar karışıktır; artan karşısında azalırsın, o azaldıkça sen artarsın.
Gözlerimi devirip, beni kapladığında kendisine dönüştüğüm
bulutu düşündüm.
Başka bir varlıkta bir olmak küçük bir arzuya bakar,
dedim. O olmak ise aşk’la mümkün.
Kızdı mı hoşuna mı gitti anlayamadım bir gülüş yüzünde.
Bu mantık dışı, diyecekti. Umursamadığımı bilecek ama
demekten kendini alıkoyamayacaktı. Öyle oldu…
Mey
Rosie Hardy