30 Mart 2014 Pazar

Gerçek ve Söylenilebilirlik...


Onca zamandan sonra ilk kez – ilk kez mi sahiden, bilmiyoruz – bir başka insana gerçeği ifade eden bir sözcük ya da cümle söyleyebilme arzusuyla açtı güne gözlerini.

Arzuya şaştı. Gerçeği söylemem ki – gerçek söylenebilir bir şey mi, o da başka bir soru – hiç, diye düşündü. Merhaba derim, görüşürüz veya; zaman zaman iyi günler dediğim de olur. Her şey yolunda, bir şey düşünmüyorum, bankaya uğrayacağım, süt ve yumurta bitmiş, güzel filmdi, okudum ama keyif almadım gibi cümleler de sık dökülür ağzımdan, diye düşündü. Ama gerçek? Üstelik hangi gerçek?

Tüm sabahı giderek şiddetlenen arzuyu kontrol etmeye çabalayarak geçirdi. Salt arzu olsa iyiydi; arzu gibi nereden çıktığı belli olmayan bir özlem de peyda olmuştu durup dururken. Demek ki varmış daha önceleri. Özlem için bir geçmiş gerekir çünkü. Demek ki gerçeği söyleyebildiği  - karar ver, söylenebilir mi, söylenemez mi?- bir dönem olmuş hayatın şimdi anımsayamadığı bir kısmında. Bellekten medet ummak gereksiz bir zahmet olacak; bellek efendi nazlanacak, bunu yaparken de koruyucu melek tavırlarıyla onu çileden çıkaracak, biliyor. Biliyor ama arzu ve özlem kadar ısrarcı bir başka duygunun da üzerine abanmasıyla çaresiz teslim oluyor: Merak! Ben ne zaman, kime… Dur, diyor. Dur bakalım. Duruyor.

Durunca hatırlıyor. Kötü bellek meleğindir, diye fısıldıyor hatırladıklarına. Ama ben neden ona… Bırak, diyor. Söylediysen söyledin; o da söylediklerinle yaptıklarını yaptıysa yaptı. Bırak. İstemese de bırakıyor.

Bırakınca üçü – arzu, özlem ve merak- az geri çekilir gibi oluyorlar. Belleğinden zihnine akan, dilsel bir gösterinin görüntüsü ile sarsılıyor. Hak ettin sen bunu, diyor kendine. Sesi kinli. Kin, düşmüşlüğünün sarıldığı yılan. Öte durun bakalım, diye fısıldıyor o üçüne. Arzuya, özleme ve meraka. Az öte durun. Solukları düzene giriyor. Gerçekmiş, diyor küçümseyerek. Üstelik hangi gerçek?  Zihnine dolmuş çer çöpü ait oldukları yere, belleğe geri yolluyor. Kalkıp bir çay daha dolduruyor kendine. Paketten sigara çıkarıp yakmadan az önce durup düşünüyor. Çakmağı çakıyor. Ardından ilk nefes ve son söz: Gerçek söylenilmez, hak edilir…


Mey