8 Mart 2015 Pazar

Biri / “ Kendi Istırabından Uzakta “

‘ Neyim ‘ sorusunun cevabını bulduğu günün ertesi pazardı. Pazar olmalı diye düşündü Biri. Kadın, çocuk ve kediye ait alandan gelmeye başlayan sesler, çoktan ıssızlaşması gereken evin bir Pazar sabahına uyanmış olduğunu gösteriyordu. Biri’nin içerisini, yine onun dışarısından ayıran kapıya yaklaşarak, dışarıda neler olup bittiğine ilişkin merakıyla dikkat kesilmeyeli saatler olmuştu. İçerisinin en karanlık köşesine sığınmış, saatler boyunca öylece kalmıştı. Bir ara aklından, ne olduğum belli de, kime ait olduğum yeni sorun diye geçirmişti. Kendine dair edindiği bilgi ya da farkındalık onu rahatlatmak yerine, dondurmuştu. Anlamanın peşinden gelen, er – geç, kabullenmekti ama Biri, kabullenmekle ilgili bir şey bildiğini sanmıyordu. Donduğunu, donup kaldığını biliyordu yalnızca. Kedinin arada bir gelip kapısını yokladığını belli belirsiz fark etmiş ama aldırmamıştı. Ona ne söyleyebilirdi ki? Bir zamanlar, kim olduğuna dair hiçbir fikri olmadığı bir varlığa ait olduğu; onun bir – Biri’ne sorsanız önemlice bir parçası – parçasıyken bilinmeyen bir nedenle ait olduğu bütünlükten koparılıp buraya atıldığını söylese, kedi anlar mıydı? Ben bile henüz kavrayamamışken, diye düşündü.

‘ Neyim’ sorusu yerini, ‘ kimindim ‘e bırakırken, henüz bunu soracak gücü olmadığını biliyor. Eksik olduğunu, doğrusu, eksik bırakıldığını bildiği gibi. Keskin, soğuk ve onulmaz gibi gelen bir acı peyda oluyor hissedebilişinde. Bir bedeni olsaydı, bu acının onu orta yerinden bükeceğini düşünüyor. Bununla avun bakalım, diye eğleniyor kendisiyle.

Kadının eve gelen konuklardan birinin, Biri’nin bulunduğu yere ilişkin sorusuna, evde daha önce oturanların attıkları ıvır zıvırın bulunduğu bir yer olduğu cevabını hatırlıyor bir anda. Bu evde yaşamış başka bir varlığın – insan? Mümkün elbette – kendinden koparıp attığı bir parça olması aklına yatar gibi oluyor. Derken, kadının bunu nasıl bilebileceği sorusuyla bir parça kurtuluyor donmuşluğundan. Kadının olmalıyım, diye düşünüyor. Akla en yakın cevap bu. Aksi halde, okuduğu yazıda kendisini tarif etmiş olamazdı. Acele karar verme, diye uyarıyor onu içindeki temkinlice bir şey. Belki de onun da geldiği yerde bıraktığı benim gibi bir Biri vardır ve okuduğum metinde bahsettiği bu Biri değil, o Biri’dir. Kafasındaki karmaşanın ağırlığı, az önceki donmuş halini aramasına neden oluyor. Ellerim olsaydı, diye düşünüyor. Onlarla başımı sıkıca çevreler, hafifçe bastırır ve düşüncenin sarsıntısını bir parça durdurabilirdim.  Düşünmeye kalmadan müzik yükseliyor Biri’nin dışarısından ve içerisine doluyor.

Dikkat kesilmişliğinin müziğin tanıdık oluşuyla bir ilgisi yok. Sesin mucizevi uyumunun, hissettiği acı üzerinde yarattığı etkiyle bir ilgisi olabilir ama. “Müzik bizim en içsel özümüzün tüm kımıldanışlarını yeniden verir, ama hiçbir gerçeklik olmaksızın ve kendi ıstırabından uzakta." * cümlesiyle kesinlikle ilgili. Bu cümleyi nereden bildiğini düşünecek hali yok. Düşünmeyi ve kendini bırakıyor. Kendi ıstırabından uzağa gitmenin mümkün olduğu bir evrenin oluşuna duyduğu minnetle gevşiyor. Bedeni olmayanın dansının imkânını öğrenirken gülümsüyor. ‘ Kimindim peki ‘ diye düşünüp durmak, şimdilik, şurada dursun. Biri gülümseyişi ve dansı hissediyor. Müziğin sesi az daha yükselirken; kedinin olacak halim yok ya, diye geçiriyor ritme kendini kaptırmış zihninden…

Mey

*Schopenhauer