29 Ağustos 2013 Perşembe

İğne...

bekliyorum, gelmiyor. kağıtlar harcıyorum, üzerini doldurup sonrasında buruşturduğum sayfalardan af diliyorum bir yandan da. af diliyor ve aynını yine yapıyorum. arsızım. bağışlanma umudum yok, yine de bekliyorum ve gelmiyor.

gelmeyeni beklerken, önce yarenlik edip, ardından avucumun içinde top yaptığım kağıtlardan alıyorum öcümü. zihnimi yerinden çıkarıp, ona bir beden verip üstelik, diken tarlasının içine atıvermek isterdim, diye yazıyorum az sonra avuçlarımın arasında ufalttıktan sonra çöpe fırlatacağım kağıdın üzerine. “fırlatılmışlık neymiş, anla bakalım sen de” diyorum yüzüme yakınlaştırırken onu. “ varoluşsal fırlatılmışlık neymiş, öğren bakalım sen de”

madem gelmeyecek, ne diye bekliyorsun, diye soruyorum, sonra domuzuna susuyorum. ben susarken güneş doğuyor. bulabildiğim tüm kötü şiirleri okumuş olarak giriyorum yatağa. bir dize birinden, bir dize ötekinden söylenip; kendi çalıntı berbat şiirimi iğneliyorum yanımdaki sahipsiz yastığa.

gözlerimi kapatıyorum, zihnime binlerce iğne batıyor.

Mey