18 Mayıs 2015 Pazartesi

Çok Kişisel Bir Veda Reddi...

Mine'me...


Sözleşmiştik.
Sen gelemezsen, ben sana gelecektim. Seni görmek istiyorum, diyordun.
Bense seni görmekten, konuşmaktan, son durumu öğrenmekten ölesiye korkuyordum.
Kork ama gel, demiştin.
Telefonun kapalı. İçimde yangın. Sonra rahatlama. Aradım, ulaşamadım. Ama ateş!
Kızının sesi: Bir aydır hastanede. İyi değil.
Kapıdayım.
Girme, diyor içimden bir ses. Girme!
Yıllarımız abanıyor zihnime. Giremem. Sahici iki dostun kahkahalarını işitiyorum ilkin, şiddetli tartışmalar sonra. Darılmalar, barışmalar, ağlaşmalar, gülüşmeler, omuz vermeler ve ayrı düşüş. araya giren mesafelerin bitiremediği o yanyanalık...Giremem.
Kızın şaşırıyor odaya girişime. Ona kentinde olduğumu söylememiştim. Yatağın ucu ve beyaz örtünün altındaki ayaklarını seçiyorum. Bakışlarımın korkaklığı geciktiriyor yüzünü görmeyi. Göz göze geliyoruz. Sen düş sanıyorsun, ben kabustayım.
Dökülmüş saçlarına - benim saçım dökülmez kızım, kemo filan sökmez saçlarımın dalganışına demiştin - incecik kalmış bedenine ve yüzünün solgunluğuna bakıyorum. Düş ve kabus ikimiz için de gerçeklikle yer değiştirdiği  anda süzülüyor yanaklarımızdan yaşlar.
Kızında kınar bakışlar. Ağlama, diyor gözleri. Üzülüyor.
Mutluyum, diyorsun. Geldin.
Tutuyorum kendimi. Geldim ya, diyorum.
Bakışlarımız kenetleniyor. Elin elimde.
Şans işte, diyorsun.
Kabullen, diyor bakışların. Asla!
Yapacak bir şey kalmadı, diyorsun. Olmaz!
Bir daha gelme, diyorsun. Vedalaşalım. Hayır!
Yoruldu, diyor kızın. Git hadi.
Yarın geleceğim, diyorum çıkarken.
Yarın'ın veda olacağını biliyoruz.
Yarın beni tanımayacaksın! Yarın'da beni tanımıyorsun!
Morfin istemişsin her zamankinin aksine. Uyuşmak istedi, diyor kızın.
Orada olduğumun farkında olmak istemediğini, anlatıyor bakışları. Sizi yalnız bırakayım, diyor.
Sana bakıyorum. Bu yatağa çakılmış, gitmeyi bekleyen o yabancı değil baktığım. Şükür ki girdin yaşamıma, dediğim bu öleyazmış beden değil. Ona söyleyecek sözüm yok. Ona söyleyecek tek kelime bulamıyorum.
Şans işte, diye mırıldanıyorum durmaksızın. en fazla üç - dört hafta sürermiş artık!
Şans işte'ymiş!
Bilesin diye söylüyorum Mine, sevdiğim kahkahan üzerine yemin ederim ki o telefon çaldığında açmayacağım...

Mey