13 Nisan 2016 Çarşamba

Yeni Hikaye...

Bu yeni, dedim. Tepemde dikilmiş anlamaya çalışır gibi bakıyordu halihazırda karaladıklarıma.
Eskisine ne oldu, diye sordu.
Bundan söz edemeyiz, diye kestim sözünü hemen.
Eskide mi kaldı yani, dedi hoşlanmamış gibi. İyiydi o.
Her şeyin, kendisine açıkça anlatılması, tek tek örneklenmesi gereken insanlar vardır ya; kavrayış netlikten geçer onlarda. Böyle biriydi, bunun için onu suçlayamazdım.
Olmayan konusunda konuşamayız, dedim kalemi elimden bırakırken.
Yok muydu öyleyse, sorusuna eklenen düş kırıklığının yüzündeki yansımasının sevilesi olduğunu düşündüm o sırada. Cevap vermedim.
Günün birinde bunun da " olmayan "a dönüşmeyeceğinin garantisi de yok galiba, derken sırıtıyordu.
Mümkün, dedim.
O zaman, dedi. konuşabildiğimizce konuşalım bunu.
Olur, dedim.
Olmamasına daha çok vakit olan yeni hikayenin ilk cümlesine ikincisini ekledim ardından.
Sonra biraz konuştuk. Daha da konuşacaktık. Vaktimiz de vardı, hikayemiz de. Yeniydi üstelik.


Mey