Neden oflayıp
pufluyorsun, diye sordu başını okuduğu kitaptan kaldırmadan. Nihayet varlığımın
farkına vardığına sevinsem de içimin sıkıntısı geçmiyordu.
İçim sıkılıyor
Benedictus’cum, dedim. Kalkıp odayı arşınlamaya başladım. Kitabı bırak!
Benimle ilgilen biraz, diyemediğimden sağı solu karıştırarak yürüyordum.
Yapmam gereken ama yapamadığım bir dolu
iş var; elim gitmiyor, gitmedikçe daralıyorum, dedim elime aldığım bir defterin
sayfalarını karıştırırken.
Telafi edersin,
dedi sakin bir sesle. Sıkma canını.
Eder miyim
sahi, diye sordum umutla. Hala başını kitaptan kaldırmamış olmasına içerlemiş
olduğumu bile unutmuştum.
Edersin tabii,
dedi. Bir an önce başından gitmemi istiyor gibi bir hali vardı. Aldırmadım.
Peki, dedim
uzatarak peki’yi. Aşkı da telafi edebilir miyiz?
Saflığıma inanamıyormuş
gibi bir an soluksuz kaldı. Sabır bulmak için gözlerini de kapatacağından
korktum.
Yapmadığın ya
da henüz olmamış şeyleri telafi edebilirsin, dedi. Olmuş’lar için bulmadı
insanoğlu o sözcüğü.
Düş kırıklığı
ile iç geçirdim. Hala başını kaldırıp bana bakmamıştı, inatçı adamdı. Ve senin
de telafin yoktu…
Mey
Nastya Kaletkina