Dostum Mey'e
Bulutlar şehre çıkartma yapmış gibiydiler, neredeyse göz
gözü görmeyecek haldeydi sokaklarda. Ayak yordamıyla yürüdüğüm o bildik
sokaktaki kafeye giderken elimdeki notları sımsıkı tutuyordum. Sonunda kafeye
ulaşıp boş bir masaya oturdum. Garsondan çay istedim, midemdeki ağrıyı
hatırlayıp son anda, açık olsun diye
seslendim arkasından. Beni işittiğinden emin değildim.
Uzun zamandır bunu planlıyordum. Bilmem kaç kez okuduğum
notları masaya özenle dizdim. Garson çayı bırakırken ters ters bana bakıyordu.
Öyle ya tek kişi, dört kişilik masaya oturmuştum. Bakışlarımı tekrar notlarıma
çevirdim:
''Yaz usul usul çekiliyor günlerden. On gün öncenin
kavurucu, bunaltıcı sıcağı kalmadı artık. Ağaçların yaprakları hala yeşil ama
baharın ilk günlerindeki kadar parlak değiller. Birkaç güne, hiçbirimiz fark
etmeden sarıya dönecekler ve biz ancak rüzgârlı bir öğle sonu ayaklarımıza
dolanmaya başladıklarında anlayacağız ağaçları çıplak bıraktıklarını.
Sabah serinliğinde sırtımızı sıkı tutan hırkalar öğle
saatlerine ağırlık veriyor hala. Akşamüstü üşümelerine hazırda tutmak için
çantalarımızda, elimizde, kolumuzda sürüklüyoruz peşimiz sıra onları.
Güz iniyor ve seni
özlüyorum…'' *
Özlediği ben olabilirdim. Derin bir iç çekerek gülümsedim,
beni tanımıyordu bile. O güz olabilirim, diye düşündüm. Yok, bunu kabul
etmezdi. O sadece kendi hüznünün güzünü severdi.
Diğer hikâyeye geçmeden, parmaklarımı sayfada okşar gibi
dolaştırdım. Okumaya başladım:
''Ağrıyı tanıdı. Üzünç ağrısı, dediği türdendi. Şakaklarında
zonkluyor, oradan incecik bir tırmanışla yukarıya ilerliyor, başını çepeçevre
dolaştıktan sonra ense köküne iniyor, orada bir an için es veriyor ve ardından
turunu başa sarıyordu. Gözkapaklarını ağırlaştırması, onları bir kez kapatırsa
bir daha açamayacakmış hissine karşı geliştirdiği direncine öfkeyle karşılık
vermesi de cabasıydı.
Ağrının nedenini sorgulaması gerekmiyordu en azından.
Biliyordu. Bilmenin faydası yoktu, çünkü bilmek, zihne atılmış naçar bir
çentikten başka bir şey değildi. Sorun hazırlıksız oluşuydu. Üzülmeyişine
üzülmek, kendisinden beklediği bir şey değildi. Şaşkınlıkla tekrar etti:
üzülmediğime üzülüyorum. Gülecek gibi oldu ama ağrı izin vermedi. Başını
kaldırıp, sokaktan gelip geçenleri izledi bir süre. Sokağın akışına bakmanın
feci etkisi, onun içinde sürükleniyormuş hissi vermesiydi. İzleyecek zaman
değil, diye düşündü, garsonun az önce bıraktığı çaya uzandı.''**
Bu öyküdeki ağrı olabilirdim. Bunu düşünür düşünmez
Kahverengi'nin sözcükleri geliverdi aklıma '' İnsan hiç sever mi hastalığını?
Ben senden bana kalan tek şey diye, her gece migrenime sımsıkı sarılıp öyle
yatıyorum'' Ağrı evet, hedefe biraz daha
yaklaştığımı hissediyordum. Bir şekilde onun hayal gücünün dehlizlerine girip,
bir öyküsünün kahramanı olacağımı biliyordum. Kahramanlar da seçerdi elbet
yazarlarını, ben çoktan seçmiştim. İç sesim mırıl mırıl konuşmaya başladı
tekrar. Onun düş gücü buna izin vermez, dedi. Kahramanlarını kendi yaratır. Sen
içerilere sızana kadar o öyküsünü bitirmiş olur. O kendi düşünün ipini tutar.
Umutsuzlukla masadan kalktım. Eve doğru yola koyuldum.
Üzerimi değiştirmeden kanepeye attım kendimi, elimdeki notları sımsıkı tutarak.
''Yalnızlığını dikkatli kullan, başa beladır'' cümlesini tekrar ederek, kendimi
uykunun avutucu kollarına bıraktım.
''Bilir misiniz, hiç rüya görmediğim halde, sürekli
gördüğümü hayal ettiğim rüyaları anımsamaya çalışırım. Hem de her sabah.
Gözlerine bakamadığım, bakmayacağım insanları getirip koyarım sahte rüyamın
içine ve kahvaltıdan hemen önce, hiçbir zaman karşıma çıkmayacak, içinde olma
arzusu duymadığım insanları içime alır; rüya insan’ım yaparım onları. Kısık
ateşte demlenmekte olan çayın kokusu, sütlükte kaynayan yumurtanın fokurtusu,
asla kuramayacağım cümlelerin sözcükleriyle kalabalıklaşır, uyduruk rüyamın
şekillenişiyle çoktan doymuş başlarım kahvaltıya. Eski, çok eski bir aile
geleneğinin çarpıtılmış, hatta epeyce saptırılmış bu biçimiyle selam ederim
genlerini aldığım o tuhaf kadınlara.''***
Seçkin Aydın Kınacı
* Özlemi Avutmak İçin Söylenmiş Birkaç Söz- Melek Ekim
Yıldız
** Üzünç Ağrısı-Melek Ekim Yıldız
***Rüya Kahvaltısı-Melek Ekim Yıldız
Masao Yamammoto