Erik
ağacının altına oturmuş güz güneşinin sözcüklerimize eşlik edişini içimizde
hissederek laflıyorduk. İzlediğim bir filmin imgelemimde patlattığı
volkanlardan söz ediyor, heyecanla anlatıyordum. Bir an bunalmış gibi baktı.
Ne çok
anlattın, dedi. Güldüm.
Sen, benim
herhangi bir şeyde ‘ az ’ olduğumu gördün mü Benedictus’cum, diye sordum. Az okuduğumu,
az yazdığımı, az hissettiğimi, az öfkelendiğimi, az özlediğimi ya da az
sevdiğimi.
Düşünüyormuş
gibi baktı ya bıyık altından gülüyordu.
Doğru, dedi.
Sen biraz aşırısın hayata.
Biraz mı,
diye sordum gülerek. Durdu. Etrafa bakındı. Güz güneşi tüm şımarıklığıyla
üzerimize abanmış bahçeye yayılmış kuru yapraklarla oynaşıyordu.
‘ Biraz ‘
durumu anlatmakta yetersiz oldu galiba, dedi.
Galiba,
deyip o esnada ağaçtan yere doğru yol almış sarı bir yaprağı yakalamaya
çalıştım. Tutkuyla…
Mey
Crisitina Coral