Ağaçlara
ilişkin kimsenin bilmediği bilgiler vardır. Onlara"bekleyenler"
adının verilmesi istendi gerçi. Ama nefretle karşlandı bu öneri ve"eşyanın
gerçeği epik bilimin romantizmidir" denmekle yetinildi. Yalnız sözcüklerle
bilen, ama bu sözcüklerin gösterdikleri eşyayı bilmeyen, gene de sözcüklerle
onların gösterdiği eşya arasında kesinkes bir benzerlik olduğunu söyleyen,
ancak bu benzerlikte hangisinin bir anda ve bir arada doğduğunu, ama ayrı
tanrılardan yaratıldığını, bu tanrıların ise birbirlerini hiç görmediklerini,
tanımadıklarını, buna karşın birbirlerini yadsıdıklarını ilerisürenlere karşı
hiçbir zaman tür adlarını tutmadım. Anlamak beni mutsuz kılıyor,anlamadığım
kitaplarla yaşayabiliyorum. Merdivenli suların camı. Masa ileiskemleyi hep bir
arada düşündüm, böylece ikisi de yok oldu, geriye bağıntıların imgesi kaldı.
Bağıntıların canı vardır, ürerler ve mantığı yaratırlar. Biçim dizileri özlemin
ikincil putudur. Çünkü insanoğlunun sonu geldi. Bunu bağırabağıra söyleyelim.
Yıldızlar olmasaydı gökyüzü de olmazdı denkleminin yanlışlığı, iç nitelikle dış
niteliğin karıştırılmasındandır. Bütün bilgilerimizin yanlış olduğu oraya
çıktı, bizi aldattılar, çünkü bölümlemeleryanlıştı. Söz gelişi
"çayır" gerçekte üçe ayrılır. Bunlar, "fırtınanın çayırı","öğlenin
çayırı" ve "ölümlerin çayırı" adlarını taşırlar. Fırtına ise
beşe:"yıkanmış fırtına", "geçmişi ormana takılı fırtına",
"umutsuz fırtına" ve"tarihini yok etmiş fırtına"dır. Çünkü
dört beştir. Toprak ise yalnızca bir'e ayrılır ve bir iyidir. Çünkü nedensellik
yasasının kaynağını oluşturur. Yağmur eklemlidir. Şimdi ölümleri bölmeye
başlayalım: "padişahların ölümü", "delilerin ölümü",
"cücelerin ölümü", "kızoğlankızların ölümü" ve
"doğmamışların ölümü"...kaç etti? altı mı? gerçekte yedi olması
gerekiyordu. İşte o yedinci ölüm unutuldu ve kılık değiştirerek bir denklem
içinde matematikte boy gösterdi:p/q=ne p, ne q. Tükenmez selin meşeli ağırlığı
ve kış sellerinin uçuşu, yazgöllerinin güneşi, yaz olmuş kırağ, güneş
dorukları... Tümünü unuttum. Nesnelerin toplamı bir im biçimidir ki, karşılığı
gösterilmez. Tümceler arasında anlam farkı yoktur, ancak kendi bulduğumuzu
anlayabiliriz. Bu da bağımsızlık ve yalnızlık demektir. Bir tümcenin içindeki
sözcükler sonsuza eğin yerdeğiştirebilirler. Bunu denemeye değer. Tanımlama
tüketti beni. Yinelemeden ise nefret etti. Bizi aldatan, günlerin, ayların,
yılların yinelenmesi oldu. Oysa yinelenen hiçbir şey yoktur. Bunu biliyorum.
Melih Cevdet Anday