“ bir varlığın sırrı ile umduğu acılar
birbirini tutar. “ / Cioran
Bir sırra
sahip olmanın en feci yanı ne biliyor musun Benedictus’cum, diye başladım söze.
Dakikalardır kitaplığın üstünde asılı olan aynadan gözümü ayırmamıştım.
Benedictus,
karşımdaki koltuktaydı. Aynaya mıhlanmış bakışlarımı kesiyordu yan yan.
Sırlar
ağırlık yapar, dedi. Taşımayı bilmek gerek.
Başımı onaylamazca
salladığımı görünce durdu.
Ne var, dedi
sabırsızca. Güldüm tabii. O böyle çıkışınca saçma bir neşe çıka geliyordu. Bana.
Sırlar ağırlık
yapmaz Benedictus’cum, dedim. Acı vaat ederler.
Kaşları şaşkınlıkla
havaya kalktı.
Dakikalardır
onu mu arıyorsun aynada, diye sordu. Ağzının kenarında hafif bir tebessüm
belirmiş, kahkahaya evrilmesin diye kendini zorluyordu.
Evet, diye
itiraf ettim. Umduğum acı yalnız orada görünür oluyor., dedim peşinden. Aynada.
Şaşkınlık içinde
kalmama neden olan şeyi o zaman yaptı işte. Elimden tutup kaldırdı beni,
aynanın önüne gittik. Bir müddet beni seyrettik.
Görüyor musun,
diye sordu.
Görüyordum. Beklediğim
gibiydi acının bana yaptığı. Daldım gittim o görüntüye, arsız bir haz duyduğumu
Benedictus anlamasın, diye dua ediyordum bir yandan da.
Güzel görünüyorsun,
dedi bu sıra. Güldüm.
Biliyorum,
dedim. İnsan bir sırrın acısından başka ne umabilirdi ki?..
Mey