Karşıt tepki
kurma diye bir savunma mekanizması var, biliyor musun, diye başladım söze. Haftalar
sonra güneşin yüzünü biraz göstermesi üzerine her zaman yürüyüş yapmaya
gittiğimiz parktaydık. Benedictus’un sevdiğini belli etmemeye özen gösterdiği o
yaban kestanesinin altındaki bankta oturuyorduk.
Savunma mekanizması
da ne, dedi şaşkınca.
Bilmiyor musun
Benedictus’cum, diye sordum. Hani, Freud filan?
Hayır, manasında
başını salladı. İlgisini çekmiş olmalı ki daha çok anlatmam için bekler gibi
baktı yüzüme. Biraz anlattım. Ben anlattıkça
onun gözlerindeki bakışın değişimini izlemek hoşuma gidiyordu. Ballandırdıkça ballandırdım.
Nihayetinde öfkesini tutamayacağını biliyordum. Bir yerde durdurdu beni.
Şimdilerde insanlar
kendilerine söyledikleri yalanlara, savunma mekanizması mı diyorlar yani, diye
sordu.
Niye yalan
olsun canım, dedim. Zihnimizin bir işlevi bu. Çok eğlendiğimi saklamaya
çalışmanın yararı yoktu. Hem saklamak da istemiyordum.
Misal bu
karşıt tepki kurmada. Hissettiğin, istediğin, arzun sana acı veriyor, çok olmaz
ve yanlış geliyor. Sen de n’apıyorsun?
N’apıyorum,
diye sordu merakla.
Arzunun tam
tersi davranışlar ortaya koyuyorsun, dedim. Böylece rahatlıyorsun. Hatta bazen
aşırıya kaçtığın bile oluyor.
Bakışları giderek
dikleşmeye başlayınca. Hazırlan, kızım dedim kendime. Sağlam dur.
Anladığım o ki,
diye başladı sakince. İnsanlar savunma mekanizmalarını kendilerine yalan
söylemek için kullanıyor.
Buraya kadar
sorun edilecek bir şey yoktu. Boşuna endişelenmişim, diye rahatlamaya
hazırlanırken konuşmasını sürdürdü:
Ama sen,
dedi. Sen onun adına yalan söylemek için kullanıyorsun. Çok tuhaf.
Ayağa kalkıp
karşısına geçtim. Bir süre hiçbir şey olmadı. Ardından kendimi tutamayıp;
Kahrolsun psikoloji,
dedim. O da hak verir gibi başını salladı düşünceli düşünceli. Uzanıp bir atkestanesi
kopardım. Her şey tuhaf zaten, diye
düşündüm. Bunun da bir savunma mekanizması olduğunu görmezden gelsem iyi
olacaktı. Görmezden geldim...
Mey