Ben hep
sıkıntılıyım. Yani bir adamın canı sıkılır, o benim. Çünkü bana en yaraşan
durumdur sıkıntılı olmak. Ben silahsız bir askerim de ondan. Törenler askeriyim
ben. Cumartesi ve pazar askeri. Aslında karışık bir şey, kime ne söylenebilir?
bir sıkıntıyı ısrarla büyüterek, asıl büyük sıkıntıya ısrarla giden tümün
attığı çekirdek. Pis bir köleliğe ve sonsuz bir çılgınlığa varacak bir oluşumu
sıkıntıyla bekleyen bölünmez varlıkın beni.
Ondan
severim sıkıntıyı. Sevincin o amansız, o aşağılayıcı bönlüğünden korur beni.
Ne
söylenmişse ve ne söylenmemişse, ne yapılmışsa ve ne yapılmamışsa, ne
düzeltilmişse ve ne düzeltilmemişse ondan sıkılan biri. Belki, söylenmemişin,
yapılmamışın ve düzeltilmemişin telaşı içinde biraz. O kadar. Ve sıkıntılı. Ve
sıkıntılı.
İşte böyle
başlıyordu her yerde mutsuzluk. Ve mutsuzluk büyük bir umut gibi çekiyor
kendine beni. Değişiyorum ve çoğalıyorum gibi. Tek büyük doğrunun yarım dilimi
o. Kim bilebilir işe yaramamanın değinmesini? ha!...cumartesi ve pazar
günlerinde. Yorgun, izinli ve silahsız bir asker.
Sonra kim
döneniyor ortalarda benden başka. Şiir yazdığım söyleniyor ortalarda. Değil.
Ben, kutsal
bir bahaneyim, belki de bir sığınağım kendime.
Turgut Uyar
Papirüs,
eylül 1966
Arash Shadiafarin