Yorgunsun,
dedi. Yorgundum. Değilim, iyiyim ben dedim. Değildim. Söylediklerinin doğru
olup olmadığını anlayabildiğimi bildiğin halde, yalan söylüyorsun, dedi.
Güldüm. Yalancıyım ben, dedim. Peki, bu söylediğim doğru mu, yoksa yalan mı? Bu
kez o güldü. Paradokslar siz insanlar
için, dedi. Özellikle de senin gibiler için. Diklenecek gibi oldum. Ne varmış
benim gibilerde, dedim. Hem benim gibi ne?
İnsan
soyunun kötüsü kalbini ya salt akılla ya da salt aşkla yönetmeye çalışan, daha
beteri ikisi arasında gidip gelen ve her ikisini de beceremeyenler. Alınmaya
meyilli, kavgaya hazır baktım. Ben o, en beter dediğindenim galiba, diye
sordum. Sormaya ne mahal, der gibi baktı. Yorgunluğun bundan. Düşündüm. Düşünürken
dalıp gittim. Biraz kalbime, biraz aklıma. İkisi de işe yaramıyor, diye itiraf
ettim sonunda. Sen - sihirli aynasın ya
- söyle, dedim. Bir kalp neyle
yönetilir?
Ayna dalıp
gitti. Biraz kalbime, biraz aklıma. Sonunda dedi ki; unut okuduklarını,
yazarları, filozofları. Kalp yönetilmez!
Olur mu
canım, diye itiraz edecek oldum. Sözü ağzıma tıkadı.
Unut, dedi. Kalp
yönetilmez. Kalp, dedi. Bulduğu meyilden meylettiğine akar. Söyleyecek şarkısı
varsa söyler, yoksa şarkının kendisi olmanın da geri dönmenin de yolunu bulur.
Aklımı karıştırıyorsun,
dedim.
Hayır, dedi.
Karışmış aklının sana faydası yok, demeye çalışıyorum.
Haklısın,
dedim.
Haklıyım,
dedi. Kalbini rahat bırak.
Sen de
aklımı rahat bırakırsan, dedim bunun üzerine.
Uzun zamandır
ilk kez anlaşabilmiş gibiydik. Uyumaya giderken, ne kadarlığına acaba diye
düşünmekten kendimi alamadım…
Mey