8 Ekim 2013 Salı

Gereksiz Koruma...

Gayet iyi biliyorum, hastalık derecesinde utangacım, insan içine çıkınca demir gibi, kaya gibi kaskatı oluyorum. Çoğunlukla müttefikim olan su bile, kimi zaman kuru ve düşmanca bir tavır takınarak akıyor dudaklarıma, oysa dudaklarım suyun badem ya da dantel olmasını isterlerdi; akşamın alacakaranlığında, henüz kentte dolaşmaya cesaret edebildiğim solgun ışığın altında bile öylesine tatlı profilleriyle derimin içinde derin yaralar açıyor bulutlar, ve beni çığlıklar atıp cümle kapıları altına sığına sığına kaçmaya zorluyorlar. Daha emin bir yol olarak metroya binmemi ya da dalgalı kenarlı bir şapka satın almamı tavsiye ediyor insanlar bana. İstedikleri kadar çocuklarla konuştukları tonda laf anlatsınlar, ben uzaklarda makaslarını boynumun üstünde bilemek için bekleyen kırlangıca bakmaya başladım bile. Kentin işçi ve işverenleri korunmam için kullanılacak bir ödeneği oylamaya koydular, insanlar benim için kendilerini sıkıntıya sokuyorlar. Teşekkür ediyorum sizlere, beyler ve hanımlar, o parayı size minnet ve medeniyet çerçevesinde geri vermek isterdim; ama siz hep orada olacaktınız ve işte bu da dik bir yar, gölge öğüten bir değirmen, mercan iğnecikleriyle donanmış bir iyiliğin katlanılmaz aşırılığını yaratacaktı bende. Başkalarının varoluşunu karmaşık hale getirmeyi giderek daha can sıkıcı bulmaya başladım, ama beni içine koyabileceğiniz, hâlâ ıssız olan tek bir ada, adı kötüye çıkmış tek bir koruluk, hatta küçücük bir toprak parçası bile kalmadı ki oradan sizlere bakayım barışçıl bir göğün altında. Ey insanları dikenli yeryüzü, yanlış bir şey midir boynuzlu bir at olmak?


Julio Cortazar