Zorba:
Onarılmamış çirkinliğe tenezzül hiç yakışıyor mu size?
Alaycı:
Şöyle oturun lütfen, sizi henüz tanımıyorum bile.
Zorba: Ne
farkeder! Belli ki zorbanın biriyim.
Alaycı:
Anlıyorum, yorgunsunuz. Sıcak bir şeyler?
Zorba:
Anlamıyorsunuz. Israr etmeyin lütfen.
(Garson
masaya yaklaşır.)
Alaycı: Bir
çay, şekersiz... Kaşık koymayın lütfen.
Nasıl
söylesem... Zor soru sizinkisi. Hem nasıl onarabilirim ki çirkinliği?
Zorba: İçten
içe gülüyorsunuz belki. “Hiç de hayret etmedim, ağıma düştü yine birisi”
Diyerek.
Gülmeye hakkınız vardır şüphesiz. Duruşum kuşkusuz ki kötü, pürüzlü,
Karışıktır.
Hem güvensizliğim de belli. Ama bilinçli bir insan kendine ne derece saygı
Gösterebilir
ki?
Alaycı:
Olabilir mi, küçülmesinde bile zevk arayan insan, kendisine saygı duyabilir mi?
Zorba: Göz
boyamak mı? belki de göz alıcılık benimkisi. Siz kalkana kadar bekleyebilirim
ne
Cevap
vereceğinizi.
Alaycı: Bal
ve kaymağı gözüm görmez sanıyorsunuz. Oysa ben de ıslak uyandım ve
Anlatabilirim
gördüklerimi.
(Garson,
masaya çay dolu bardakla yaklaşır. Kimin önüne koyacağını bilemez. konuşan
adamların kendisine bakmalarını bekler. Konuşulanlardan bir şey anlamaz,
öksürür birden.)
Teşekkürler,
buraya lütfen.
Peki ama siz
nasıl olur da yalnız basit, doğal durumların yani yalnız acının peşinde
olabilirsiniz?
Buna
inanamam. İdrakin tek kaynağı nasıl kan olabilir?
Zorba: Henüz
çok gençsiniz belli. Hiçbir zaman yıkılmayacak bir ülkünüz var demek!
Alaycı:
Gerçekten de var. “Belki de benimle uğraşmaya değmez” diyeceksiniz. Yine de
Kıskanılmaya
değmez. Hiç olmazsa insansız bir cehennem benimkisi.
Zorba: Keşke
utanmazlık ve alçaklık olsaydı. Böylece çekingen duruşunuz açıklanabilirdi.
Kuşku yok
ki, ne kadar anlayışlı olduğunuzla övünüyorsunuz. Fakat insan her şeyi
İtiraf
edemez değil mi?
Alaycı:
Peşinden hergün koştuğumuz, uzlaşmak için işitilmedik ve boşuna çabalar
Harcadığımız
kader demek istiyorsunuz. Yoksa sayısı sürekli artan yalanlar mı,
Kararmış
duvardaki resimler?
Zorba: Biz
hep böyle yaşamadık. Vücudumuz bir yere kadar esniyor, anlatabildim mi?
Alaycı:
Buraya her ne için geldiyseniz cesaretiniz sebebiyle olmalı; ama, hâlâ
düşünüyorum
Size ne
cevap vereceğimi.
Zorba:
“Ancak özel bir kişi tarafından bu böyle görülebilirdi” demeyeceğim
biliyorsunuz.
Fakat
mutlaka duymuşsunuzdur: önce ortalık sessizdi
Ve biz
harika şeylerin olabileceğini düşündük.
Alaycı:
“Söylediklerim üzerine bir düşünün bakalım” bile demediniz. Belki de
ihtiyacımız
Yoktur
düşünmeye. Kim bilir belki de sadece devam etmek istiyoruz şaşkınlık
içerisinde.
Zorba:
Açıkça bir kez daha belirtmekte fayda var: insanın bastığı toprağa ve soluduğu
havaya
Karşı da
sorumluluğu vardır; ama, akla yatkın bir şeyler duymak istiyorsanız
vazgeçmelisiniz Sorumluluk isteyen her şeyden.
Alaycı:
Gerçekten korkmuyorum, “vakit doldu beyler. Vakit doldu artık!” denileceğinden.
Farkettiğinizi
biliyorum: beni de tutukladılar ve sürdüler daha önce yaşadığım yerden.
Oysa, tören
daha bitmemişti ve ben, kendim çıkıp gelecektim zaten!
Zorba: Orta
kısımları kurumuş, kenarları hâlâ ıslak bir çan altındaydınız demek! ama ben
Anılardan ve
piyano tuşlarından hoşlanmam. Yeryüzünde lânet okumaktan başka şey
Bilmeyen
kişioğullarına mensubum ve soruma cevap verin lütfen!!!
Alaycı: Bir
başıma, sırf rüyaymış diyerek ıssızlığa çekildiğimde vücudumun hastalıktan ve
Cinnetten,
apaçık bir cinayetten başka bir şey olmadığını özgürce, korkusuz ve baştan
ayağa Sevinç içinde gördüğümde
Ne
değişecek? “Ne zaman? Ne zaman?” diyecek olduktan sonra
Ne farkeder
çirkinliğe tenezzül edişim?
Zorba: Bir
parça çamurdan ateş çıkmayacağını ve insanın yozlaşıp kokacağını anlattığınıza
Göre, hâlâ
verecek cevabınızı içinizde saklıyorsunuz demek!
Alaycı:
“ölülerin yüce yargıcı”, aşkın ve savaşın koruyucusu meşru oğul, dışardan asla
Taze kan
takviyesi almadı. Bunun, onun sonu olacağını bile bile hem de. Kendi kaderimle
beni uzlaştıracak bir uyaran aradım yıllarca Ve ancak yeni keşfettim aramaya
çıktığım noktada bıraktım Beni uyaracak uzlaştırıcıyı.
Zorba: İki
coşkuyu bir araya getirmek daha anlamlı olabilirdi: sezmenin ve
Anlamlandırmanın
coşkusu. Oysa hakikat, bir güzelliğe tabi olmaya rıza göstermeyecek kadar
Muğlaktır.
Alaycı:
Sırrına ermiş olduğun ne ise her yerde keşfedilmiş değildir ve bir bakışta
kavranılanın
Ötesinde tüm
gizleri bize öğreten karanlık beynimizin uzun sürmüş ve fakat vücudumuzu
yatıştıran Bir serinliği vardır.
Zorba:
Sessizlikten korkarım, beyefendi. Koca koca taşları tek seferde yutup, hiç
zorlanmadan
Tekrar kusan
denizin sessizliğinden korkarım.
Alaycı:
Bense, kendi üstünden göğe doğru yükselen ve apaçık bir meydan okumayı içeren o
Yapıları,
insanları, her şeyi tekrar altına alan toprağın sessizliğinden korkarım ve
bilirim ki,
Bütün
çirkinlikler toprağın üstünde kalır ancak.
Kadir Yılmaz
İvana Vostrakova