7 Ekim 2013 Pazartesi

Onarılmamış Çirkinliğe Tenezzül...

Zorba: Onarılmamış çirkinliğe tenezzül hiç yakışıyor mu size?
Alaycı: Şöyle oturun lütfen, sizi henüz tanımıyorum bile.
Zorba: Ne farkeder! Belli ki zorbanın biriyim.
Alaycı: Anlıyorum, yorgunsunuz. Sıcak bir şeyler?
Zorba: Anlamıyorsunuz. Israr etmeyin lütfen.
(Garson masaya yaklaşır.)
Alaycı: Bir çay, şekersiz... Kaşık koymayın lütfen.
Nasıl söylesem... Zor soru sizinkisi. Hem nasıl onarabilirim ki çirkinliği?
Zorba: İçten içe gülüyorsunuz belki. “Hiç de hayret etmedim, ağıma düştü yine birisi”
Diyerek. Gülmeye hakkınız vardır şüphesiz. Duruşum kuşkusuz ki kötü, pürüzlü,
Karışıktır. Hem güvensizliğim de belli. Ama bilinçli bir insan kendine ne derece saygı
Gösterebilir ki?
Alaycı: Olabilir mi, küçülmesinde bile zevk arayan insan, kendisine saygı duyabilir mi?
Zorba: Göz boyamak mı? belki de göz alıcılık benimkisi. Siz kalkana kadar bekleyebilirim ne
Cevap vereceğinizi.
Alaycı: Bal ve kaymağı gözüm görmez sanıyorsunuz. Oysa ben de ıslak uyandım ve
Anlatabilirim gördüklerimi.
(Garson, masaya çay dolu bardakla yaklaşır. Kimin önüne koyacağını bilemez. konuşan adamların kendisine bakmalarını bekler. Konuşulanlardan bir şey anlamaz, öksürür birden.)
Teşekkürler, buraya lütfen.
Peki ama siz nasıl olur da yalnız basit, doğal durumların yani yalnız acının peşinde olabilirsiniz?
Buna inanamam. İdrakin tek kaynağı nasıl kan olabilir?
Zorba: Henüz çok gençsiniz belli. Hiçbir zaman yıkılmayacak bir ülkünüz var demek!
Alaycı: Gerçekten de var. “Belki de benimle uğraşmaya değmez” diyeceksiniz. Yine de
Kıskanılmaya değmez. Hiç olmazsa insansız bir cehennem benimkisi.
Zorba: Keşke utanmazlık ve alçaklık olsaydı. Böylece çekingen duruşunuz açıklanabilirdi.
Kuşku yok ki, ne kadar anlayışlı olduğunuzla övünüyorsunuz. Fakat insan her şeyi
İtiraf edemez değil mi?
Alaycı: Peşinden hergün koştuğumuz, uzlaşmak için işitilmedik ve boşuna çabalar
Harcadığımız kader demek istiyorsunuz. Yoksa sayısı sürekli artan yalanlar mı,
Kararmış duvardaki resimler?
Zorba: Biz hep böyle yaşamadık. Vücudumuz bir yere kadar esniyor, anlatabildim mi?
Alaycı: Buraya her ne için geldiyseniz cesaretiniz sebebiyle olmalı; ama, hâlâ düşünüyorum
Size ne cevap vereceğimi.
Zorba: “Ancak özel bir kişi tarafından bu böyle görülebilirdi” demeyeceğim biliyorsunuz.
Fakat mutlaka duymuşsunuzdur: önce ortalık sessizdi
Ve biz harika şeylerin olabileceğini düşündük.
Alaycı: “Söylediklerim üzerine bir düşünün bakalım” bile demediniz. Belki de ihtiyacımız
Yoktur düşünmeye. Kim bilir belki de sadece devam etmek istiyoruz şaşkınlık içerisinde.
Zorba: Açıkça bir kez daha belirtmekte fayda var: insanın bastığı toprağa ve soluduğu havaya
Karşı da sorumluluğu vardır; ama, akla yatkın bir şeyler duymak istiyorsanız vazgeçmelisiniz Sorumluluk isteyen her şeyden.
Alaycı: Gerçekten korkmuyorum, “vakit doldu beyler. Vakit doldu artık!” denileceğinden.
Farkettiğinizi biliyorum: beni de tutukladılar ve sürdüler daha önce yaşadığım yerden.
Oysa, tören daha bitmemişti ve ben, kendim çıkıp gelecektim zaten!
Zorba: Orta kısımları kurumuş, kenarları hâlâ ıslak bir çan altındaydınız demek! ama ben
Anılardan ve piyano tuşlarından hoşlanmam. Yeryüzünde lânet okumaktan başka şey
Bilmeyen kişioğullarına mensubum ve soruma cevap verin lütfen!!!
Alaycı: Bir başıma, sırf rüyaymış diyerek ıssızlığa çekildiğimde vücudumun hastalıktan ve
Cinnetten, apaçık bir cinayetten başka bir şey olmadığını özgürce, korkusuz ve baştan ayağa Sevinç içinde gördüğümde
Ne değişecek? “Ne zaman? Ne zaman?” diyecek olduktan sonra
Ne farkeder çirkinliğe tenezzül edişim?
Zorba: Bir parça çamurdan ateş çıkmayacağını ve insanın yozlaşıp kokacağını anlattığınıza
Göre, hâlâ verecek cevabınızı içinizde saklıyorsunuz demek!
Alaycı: “ölülerin yüce yargıcı”, aşkın ve savaşın koruyucusu meşru oğul, dışardan asla
Taze kan takviyesi almadı. Bunun, onun sonu olacağını bile bile hem de. Kendi kaderimle beni uzlaştıracak bir uyaran aradım yıllarca Ve ancak yeni keşfettim aramaya çıktığım noktada bıraktım Beni uyaracak uzlaştırıcıyı.
Zorba: İki coşkuyu bir araya getirmek daha anlamlı olabilirdi: sezmenin ve
Anlamlandırmanın coşkusu. Oysa hakikat, bir güzelliğe tabi olmaya rıza göstermeyecek kadar Muğlaktır.
Alaycı: Sırrına ermiş olduğun ne ise her yerde keşfedilmiş değildir ve bir bakışta kavranılanın
Ötesinde tüm gizleri bize öğreten karanlık beynimizin uzun sürmüş ve fakat vücudumuzu yatıştıran Bir serinliği vardır.
Zorba: Sessizlikten korkarım, beyefendi. Koca koca taşları tek seferde yutup, hiç zorlanmadan
Tekrar kusan denizin sessizliğinden korkarım.
Alaycı: Bense, kendi üstünden göğe doğru yükselen ve apaçık bir meydan okumayı içeren o
Yapıları, insanları, her şeyi tekrar altına alan toprağın sessizliğinden korkarım ve bilirim ki,

Bütün çirkinlikler toprağın üstünde kalır ancak.

Kadir Yılmaz


                                              İvana Vostrakova