Tutkularla
gerçekleştirilebilecek her şey akılla da gerçekleştirilebilir, diyor. Yüzündeki
itiraz kabul etmezlik sinirime dokunuyor.
Sırf bu
yüzden, öyle diyorsun ama Benedictus’cum, diye atılıyorum. Bak diyor ki, akıl
tutkunun kölesidir. Elimdeki kitabı işaret ediyorum bir yandan da.
Aymazlık,
diyor. Neredeyse bağıracak. Bundan duyduğum hazzı artırmak için üsteliyorum.
Bana hiç
öyle gelmiyor, haklı bence diyorum.
Sen, diyor. Sesi
öfkesini gizleme telaşından olağanüstü derecede yumuşak. Sen, zihnindeki
karmaşayı haklı çıkaracak her fikre dogmatik sarılışa meyillisin bi’kere.
Öfkeyle doğruluyorum
yerimden. Neredeyse bağıracağımı bildiğimden, sen tutkudan ne anlarsın, diye
fısıldıyorum.
Sen ne
anlarsın, diye soruyor. Gülümsemesi çıldırtıcı
.
Yazabilirim,
diyorum biçareliğimin farkında.
O kadar
işte, diyor.
O kadar
işte, diyorum.
‘ o kadar’la
kalıyoruz. Bir süre…
Mey
Fazlı Karakıya