Soğuktu ve
otobüsün gelmesini beklediğim o uzun sürede duyduğum bıkkınlık beni takatsiz
bırakmıştı. Nihayet otobüs durağa yaklaştığında kendimi güçlükle içine atıp,
bulduğum ilk boş koltuğa oturmuştum ve ilk birkaç dakika üşümüş ellerimi
düşünmüştüm. Yavaşça gelen sıcaklık duygusuyla gevşerken gördüm ayaklarımın
dibindeki çantayı. Açık ağzından, ilk bakışta ne çok diye düşündüğüm, zarflar
görünüyordu. Merakla aldım çantayı kucağıma ve bir tomar zarf çıkardım içinden.
Farklı isim ve adreslere gönderilmiş veya gönderilmemiş – hala emin değilim
hangisi olduğundan – onlarca mektup. Elime
gelen ilk zarfı, hakkım olmadığını bilerek, açtığımda titrek bir yazıyla
karalanmış o birkaç satırın çantanın sahibini arama fikrini hiçlediğini itiraf
ederim. Kim vazgeçebilirdi ki o kime ve
kimin tarafından yazıldığı belirsiz
birkaç cümlenin verdiği büyülü hazzı.
“ Suskunluğu
anlıyorum. Hatta temassızlığı da. Ama ne önemi var kuzum? Orada olmuşsun
olmamışsın. Söylemişsin söylememişsin. Neredeyse aklımdasın her an. Seni düşünüyorum.
Senin de beni düşündüğünü biliyorum. Dostmuşuz, yabancıymışız hatta aşıkmışız. Tümü
ya da hiçbiri olabilir adımız. Bir ad’a
ihtiyacımız olmadığını da biliyorsun. Var’sın benim için ve var’ım sana. Yoklukların
bizi içimize gömdüğü şu dünyada başka bir şey olmasa da olur. Olur, değil mi canım?..”
Mektubu zarfına
yavaşça yerleştirdikten sonra çantanın içine atıp, çantayı göğsüme bastırdım. Yol boyu…
Mey
Jerry Uelsmann