20 Şubat 2014 Perşembe

Sahte Bahar…

Önüme bırakılan çaya şeker atmaya davrandığımı fark edince şaşkınlıkla baktı.
Sormasına meydan bırakmadan açıkladım:
Kahvaltının ilk çayını şekerli içiyorum, dedim. Geceden kalan sigara pası için.
Anlamış gibi başını salladı. Şubat ortasında, kentin alışkın olmadığı güneşli ve ılık sabahtı. Yaprağını kışa hiç vermemiş bir ağacın altında, tahta bir masada kahvaltı ediyorduk. Kendini göstermeyen kuşların cıvıltısı sessizliğimizi önemsiz kılıyordu.
Erken bahar, tespitiyle başımı tabağımdan kaldırdım.
Hayır, dedim. Sahte bahar!
Kötümsersin, dedi gülerek.
Gerçekçiyim, dedim karşılık olarak. Ama gülmedim.
İnsana inen bahar sahte olabilir, dedi bilmişce. Doğaya inen değil.
Ağzımdaki peyniri güçlükle çiğneyip, yutkundum. İmasını görmezlikten gelmeyeceğimi bildiğinden hazır bekliyordu.
Yaptığını beğendin mi Benedictus’cum, diye sordum. Kaşlar soruyla havalandı.
Senin yüzünden, dedim. Tüm gün , bütün çaylarımı şekerli içeceğim.
Güldü buna. İçten olmayan bir özür döküldü ağzından: Af edersin.
Ağzımdaki pas tadı kendini iyiden iyiye duyururken, affetmem, dedim. Affetmezdim…


Mey