Onca zamandan sonra ilk kez – ilk kez mi sahiden, bilmiyoruz
– bir başka insana gerçeği ifade eden bir sözcük ya da cümle söyleyebilme
arzusuyla açtı güne gözlerini.
Arzuya şaştı. Gerçeği söylemem ki – gerçek söylenebilir bir
şey mi, o da başka bir soru – hiç, diye düşündü. Merhaba derim, görüşürüz veya;
zaman zaman iyi günler dediğim de olur. Her şey yolunda, bir şey düşünmüyorum,
bankaya uğrayacağım, süt ve yumurta bitmiş, güzel filmdi, okudum ama keyif
almadım gibi cümleler de sık dökülür ağzımdan, diye düşündü. Ama gerçek?
Üstelik hangi gerçek?
Tüm sabahı giderek şiddetlenen arzuyu kontrol etmeye
çabalayarak geçirdi. Salt arzu olsa iyiydi; arzu gibi nereden çıktığı belli
olmayan bir özlem de peyda olmuştu durup dururken. Demek ki varmış daha
önceleri. Özlem için bir geçmiş gerekir çünkü. Demek ki gerçeği
söyleyebildiği - karar ver, söylenebilir
mi, söylenemez mi?- bir dönem olmuş hayatın şimdi anımsayamadığı bir kısmında. Bellekten
medet ummak gereksiz bir zahmet olacak; bellek efendi nazlanacak, bunu yaparken
de koruyucu melek tavırlarıyla onu çileden çıkaracak, biliyor. Biliyor ama arzu
ve özlem kadar ısrarcı bir başka duygunun da üzerine abanmasıyla çaresiz teslim
oluyor: Merak! Ben ne zaman, kime… Dur, diyor. Dur bakalım. Duruyor.
Durunca hatırlıyor. Kötü bellek meleğindir, diye fısıldıyor
hatırladıklarına. Ama ben neden ona… Bırak, diyor. Söylediysen söyledin; o da
söylediklerinle yaptıklarını yaptıysa yaptı. Bırak. İstemese de bırakıyor.
Bırakınca üçü – arzu, özlem ve merak- az geri çekilir gibi
oluyorlar. Belleğinden zihnine akan, dilsel bir gösterinin görüntüsü ile
sarsılıyor. Hak ettin sen bunu, diyor kendine. Sesi kinli. Kin, düşmüşlüğünün
sarıldığı yılan. Öte durun bakalım, diye fısıldıyor o üçüne. Arzuya, özleme ve
meraka. Az öte durun. Solukları düzene giriyor. Gerçekmiş, diyor küçümseyerek. Üstelik
hangi gerçek? Zihnine dolmuş çer çöpü
ait oldukları yere, belleğe geri yolluyor. Kalkıp bir çay daha dolduruyor
kendine. Paketten sigara çıkarıp yakmadan az önce durup düşünüyor. Çakmağı çakıyor.
Ardından ilk nefes ve son söz: Gerçek söylenilmez, hak edilir…