Taklit bir
tebessümle… Hayır, aslında tebessüm değildi. Ağzın bir kıvrımından başlayıp,
gözleri de içine alan bir mimik, bir ifadeydi daha çok. Ve evet tümüyle
çalışılmış, başarılı bir taklitti. Ağızdan yola çıkıp, gözlerin de desteğini
alarak yöneldiği objede, belli belirsiz bir sarsıntı yaratmaya odaklanmış o
ifadeyi fütursuzca yolladığımda, günün birinde bunu yapabilmek için çok ama çok
fazla beklemiş olduğum düşünülürse, tatlı bir heyecanın beni sarmaladığını
duyumsuyordum. Beklediğim o gün gelene kadar, yıllarımın bir kısmını, üzerimde
denendiğinden başarısından emin olduğum, o ifadeyi taklit edebilecek ustalığa
erişmek için harcarken; kalan zamanda da, o ifadeyi üzerinde deneyeceğim uygun
bir insan arayarak geçirmiştim.
Yapılanı
başka birine yapıp yapmayacağıma ilişkin ilk merakım, o jandarma erinin
yumruğuyla gözümün morarmasından hemen sonra başlamıştı. Eylemin çömezi
kameranın çekim yapmasını engelleyecek, demişlerdi beni işaret ederek.
Yayınımıza bir süre ara verdiğimiz için özür dileriz, yazılı koca fon kâğıdını
kamerayı kullanan jandarmayı engellemek üzere kullanma fikrimin, çileden
çıkardığı jandarmanın sabrının taştığı anın hediyesi olan morarmış gözüme, aynada
bakarken düşünmüştüm ilk: Birinin gözünü morartabilir miyim?
Şimdi
hazırım. Olacakları biliyorum ( ah cidden biliyorum). Önce şaşıracak (
şaşırmıştım ben de), anlam vermeye çalışacak ( verilmiyor ki), ne oldu şimdi,
diye soracak kendine ( yanıt yok oysa), kızacak ( gerçek bir kızgınlığın yanına
bile yaklaşamayarak), yeniden görmek isteyecek ( istese de engelleyemez
sahibini arayan bakışlarını artık); başka bir kıvrımın kendi ağzının kenarına
yerleşmeye başladığını fark edemeyerek kaçıracak zihnini oradan. İlk seferinde
tastamam böyle olacak her şey.
İlk bulduğu
aynada dikkatle bakacak yüzüne, dudaklarının sebepsiz gülümsemelere hazır
olduğunun ayrımında olmayacak, ne yazık! Bakışlarını yansımasındaki bakışlara
odaklayacak ve giderek büyüyen sorunun varlığından ürkecek. Soru değil oysa o.
Bir kuş. Kuşun usul usul kanat çırpışı parlaklık olacak gözlerinde. Henüz
bunları bilmiyor, bilmiyor ve bilme noktasına ulaşana kadar geçecek sürede
bilmemekten daha önemli olacak duyumsamak. Heyecanına öfkesini kılıf edecek.
Henüz bunlar
olmamışken, heyecanın adresi benim yüreğim. Uzun zamandır hazırlanmakta olduğum
eylemimin vakti gelip çattığında, tam o noktada durduğumun ayrımına vardığımda,
nefesimin kesilmesi beklenen bir şeydi elbette. Bir an vazgeçecek gibi olduysam
da, kendime söylenmesi gerekenleri söyleyip, işe koyuldum.
Olacakları
bilmenin güveniyle, derin bir soluk alıp; çoktan hazır olduğum eylemimi
gerçekleştiriyorum artık. İşte şimdi… Oldu… Ağzın bir kıvrımından başlayıp,
diğer bir ağzın kıvrımından tüm evrene yayılacak bir duyguyu dolaşıma
sunuyorum. Tüm evrene yayılıyorum.
Mey