Akışı yok sayan bir şey duruyor, hemen şurada. Büyüyor, küçülüyor, kaybolmaya yüz tutmuşken belirginleşiyor.
O şey ne, sorusu zamana ait. Neydiyse, onu bağıra basmak ise zamanın yapacağı iş değil. Biliyoruz. Artık öğrendik.
Günler,
haftalar,
aylar,
mevsimler, derken
yıllara yayılmış bir yolculuk hazırlığı gibiyiz.
yolun bir ucu sen, diğeri ben.
Neler almayacağız yanımıza, sorusunun yanıtı belli. Biliyoruz; varmayacağız.
Çünkü yolun öteki ucu bir ihtimal ve o ihtimalin var kıldığı bir bekleyişiz. Hep öyleydik.
Ve zamanın dışındayız. Öyle başlamıştık, bitmezken de öyle kalacağız. Biliyor, bildiğimizi susuyoruz.
Çünkü söz zaman'a aittir; yol'a değil. Hiç değil...
Mey