O noktada duracakmışım. Karşımdaki duvarı görmeden,
göremeden öylece duracakmışım. Geçip giden aylar yorulacakmış orada öylece
duruşumdan, ben bıkmayacakmışım.
Günler sonra, göremediğim o duvarın arkasından sahibini
bilmediğim o el bir çiçek fırlatacakmış ayaklarımın dibine. Binlercesinin ilki.
Bir sümbül olacakmış ilk çiçek. Bakakalacakmışım. Derken bir karanfil, ardından
papatya demeti, kasımpatı, nihayetinde güller… Çiçekler önüme, üstüme düştükçe
bir daha hiç duramayacakmışçasına yer değiştirecekmiş içimde sözcükler. Onları
susturmanın yolunu bulamayacakmışım.
Sana o çiçekler, diyecekmiş içimdeki gülüş dolu ses. Yüzüme
yayılan tebessümün duruyor oluşuma bir etkisi olmayacakmış. Vakit geçirmeden
azarlayacakmış ummaya direnmemi söyleyen ötekisi: sana değil o çiçekler, eğilip
almaya yeltenme sakın.
Duracakmışım, duracakmış, dura… Binlerce çiçek üstümü örtüp
beni görünmez kılana kadar duracakmışım.
Doğanın türlü çeşitli rengini, kokusunu üstüme giyip hiç konuşmadan,
kılımı kıpırdatmadan öylece duracakmışım.
Mey