26 Ağustos 2013 Pazartesi

Kısa Mesafe...

Başlangıçta kolay aşılabilir bir mesafe gibi duruyordu. Bu inançla hiçbir endişe hissetmedi. Altı üstü bir inişti ve türdeşlerinden binlercesi bu inişi başarıyla gerçekleştirmişti. Ve nihayet sıra ona gelmişti. Onun da bu inişi hiçbir engelle karşılaşmadan başaracağından kuşku yoktu.

Bu bir var oluştu elbette. Kısacık bir var oluş anı. Birkaç saniye sürecek ve “hep yolda olmak” la özdeşleşecek bir oluş şekli…Yolu bitiremeyebilirdi, yolculuğun ortasında ne yaptığının bilincinde olmayan bir el, var oluşu bitirebilirdi küçük bir hareketle. Bu da işin riskli yanıydı.

Her varoluş bir tür risk değil miydi zaten.?Bunları düşünmemeliydi. Sonunda sırası, yaşamla buluşma sırası gelmişti ve bu yola tereddütsüz çıkılmalıydı... Hiç tereddütsüz !


Çıkış noktasına, o pınara ulaştı. Tahminlerinin aksine sakindi. İnişe geçmeden hemen önce “nihayet” diye düşündü ve kendini aşağı doğru bıraktı. O küçük damlacık, o küçük varlık, insani bir varlığın göz pınarından aşağı, yanağına doğru süzüldü. Ten denilen o yumuşak zeminde kayıyordu ardında kendinden bir ıslaklık bırakarak. Çığlık atmak istedi ama sesi yoktu ki... İnsani varlığın yanağından çenesine doğru kaydı ve yere düşüp yok oluş oldu. Dağılıp, kaybolmadan hemen önce, “evet, güzelmiş” diye düşündü. Kısa süren var oluşu, olmayışa karıştı.

Mey

                                                      Kay Duke