Başlangıçta
kolay aşılabilir bir mesafe gibi duruyordu. Bu inançla hiçbir endişe
hissetmedi. Altı üstü bir inişti ve türdeşlerinden binlercesi bu inişi
başarıyla gerçekleştirmişti. Ve nihayet sıra ona gelmişti. Onun da bu inişi
hiçbir engelle karşılaşmadan başaracağından kuşku yoktu.
Bu bir var
oluştu elbette. Kısacık bir var oluş anı. Birkaç saniye sürecek ve “hep yolda
olmak” la özdeşleşecek bir oluş şekli…Yolu bitiremeyebilirdi, yolculuğun
ortasında ne yaptığının bilincinde olmayan bir el, var oluşu bitirebilirdi
küçük bir hareketle. Bu da işin riskli yanıydı.
Her varoluş
bir tür risk değil miydi zaten.?Bunları düşünmemeliydi. Sonunda sırası, yaşamla
buluşma sırası gelmişti ve bu yola tereddütsüz çıkılmalıydı... Hiç tereddütsüz
!
Çıkış
noktasına, o pınara ulaştı. Tahminlerinin aksine sakindi. İnişe geçmeden hemen
önce “nihayet” diye düşündü ve kendini aşağı doğru bıraktı. O küçük damlacık, o
küçük varlık, insani bir varlığın göz pınarından aşağı, yanağına doğru süzüldü.
Ten denilen o yumuşak zeminde kayıyordu ardında kendinden bir ıslaklık
bırakarak. Çığlık atmak istedi ama sesi yoktu ki... İnsani varlığın yanağından
çenesine doğru kaydı ve yere düşüp yok oluş oldu. Dağılıp, kaybolmadan hemen
önce, “evet, güzelmiş” diye düşündü. Kısa süren var oluşu, olmayışa karıştı.
Mey
Kay Duke