29 Ocak 2015 Perşembe

Yara'nın Çağrısı...

Kapı duvar.
Nereden çıkıp geldi, diye hayıflanıyor açmayan.
Gitsin!
Çağrısız gelmiş olan bekliyor açılmayan kapının önünde.
Sen değil, diye sesleniyor neden sonra. Sana değil.
Kulak tıkıyor kapı tokmağındaki kıpır kıpır elini tutmakta zorlanan.
Duymuyorum, duymayacağım, diyor. Gitsin!
Sen değil, diyor yine beriki. Sana değil.
Neden geldi, gelmemeliydi sorusu bir çaresizlik kapıyı açmayacak olanın bilincinde.
Gitsin, diyor. Gitsin!
Susuyorlar.
Birinin soluğu diğerine duyulur olana dek susuyorlar.
Çağırmadım, diyor içerideki.
Sen değil, diyor kapıdaki.
Ne, diye soruyor; kim diye soracakken ağzından çıkana ne'ye anlam veremeden.
Dışarıdakinin kararsızlığını duyuyor açıkça bu arada. Ürküyor duyumsadığından.
Kim veya ne?
Nihayetinde yanıt, olanca şiddetiyle vuruyor kendini kapıya: Yara'n, diyor hiç tereddütsüz. Sen değil, yara'n çağırdı.
Kendini çağıran yara, diyerek dudak büküyor içerideki.
Sen değil, diyebiliyor dışarıdakinin giderek solan sesi.
Uzunca kanıyorlar. Kapı duvar...


Mey