25 Eylül 2016 Pazar

Hiçledikçe Hepleşen Bir Yolda Yürümeye Dair...

Bir çırpıda söyleyiverişime şaşırmıştım. Hani, hep biri sorsun diye bekletilmiş bir cevabı taşımaktan yorgun düşmüşler gibi döküvermiştim eteğimde ne var ne yok. Günlerden bir gün, anlardan bir an. Tasarlanmamış, hesaplanmamış; handiyse, hiç akla getirilmemiş sözcükler dökülmüştü de ağzımdan, bunun sonu nereye varır, diye düşünmek aklıma gelmemişti.

Kış mıydı, kış sonu mu o bile çıkmış şimdi aklımdan. Kardan söz ettiğimi anımsıyorum hayal meyal. Belki soğuktan da yakınmışımdır. Soğuğu sevmeyen ellerimden söz ettiğimi sanmıyorum. Laf lafı açmıştı belki de diye düşünüyorum şimdi aklıma düştükçe. Bahane arayışım yakalanıveriyor, kendime yalandan haz etmeyen zihnime. Öylesi bir lafı açacak başka bir söz mü var ki, diye çıkışıveriyorum. Kaçmaya, olmadı kendini kurtarmaya meyletmiş yanım siniyor akla saygısından. Hatırladıkça ağzımdan çıkanı, utanacak bir yanım var. Var ve bu iyi mi, kötü mü bilemiyorum. İşi utancından utanmaya götürecek kadar da gaddarlaşabilirim kendime.

Tasarlanmamış, hesaplanmamış; handiyse, hiç akla getirilmemiş sözcükler dökülmüştü de ağzımdan, bunun sonu nereye varır, diye düşünmek aklıma gelmemişti. Bunun sonu hiç iyi yerlere varmayacak diye düşünmüştüm akabinde ya, bunun sonunun hiç’e varacağı aklıma gelmemişti. Vakit kaybetmeden inkâr etsem, iyiydi. O kadar değildim yazık ki. Ne kadar olduğumu öğrenmek varmış meğer ağzımdan çıkanın önümde açtığı yolu yürümenin beraberinde. Neyse ki, “ yol yürüyüş öğretir “.  Ve yine: neyse ki, hiçledikçe hepleşen bir yolu yürüme becerisi, sahip olunduğunun farkında olunmayan bir yeti olarak kendini gösterdiğinde teselliye dönüşür.

Bahar mıydı, bahar sonu mu o bile çıkmış aklımdan. Bir çiçekten – ihtimal ki, kırmızı – söz ettiğimi anımsıyorum hayal meyal. Belki ömrünün kısalığından da yakınmışımdır. İçimde bir yerde iflah olmaz bir yaramazlık uyandırdığından söz ettiğimi sanmıyorum. Bir şekilde beni söylemeye tahrik etmişti belki de diye düşünüyorum şimdi aklıma düştükçe. Yakışıyor mu sana böyle düşünmek, azarı gecikmeden yok kılıyor başından patlak can simidini. Bir kalp, batmasını da bilmeli.

Tasarlanmamış, hesaplanmamış; handiyse, hiç akla getirilmemiş sözcükler dökülmüştü de ağzımdan, bunun sonu nereye varır, diye düşünmek aklıma gelmemişti. İksirini gerçeğe değiş tokuş etmiş bir yolun dikenli zemini ise aklımın ucundan geçmemişti.

Yaz mıydı, yaz sonu mu o bile çıkmış aklımdan. Bulut izinden söz ettiğimi anımsıyorum hayal meyal. Belki maviyi delişinin dehşetli imgesinden yakınmışımdır. O bulutun tam da o izinin bendeki devamından söz ettiğimi sanmıyorum. Rüyaya firar etmişimdir de, ondandır belki diye düşünüyorum şimdi aklıma düştükçe. O çok akıllı yanımdan itiraz gelmiyor.

Tasarlanmamış, hesaplanmamış; handiyse, hiç akla getirilmemiş sözcükler dökülmüştü de ağzımdan, bunun sonu nereye varır, diye düşünmek aklıma gelmemişti. Dili öğrendin mi, acıyı da anlarsın diyen filozoftan esinlenmiş; yolu öğrenmenin yürüyüşü anlaşılır kılıp kılmayacağını merak etmiştim.

Hazan mıydı, hazan’ın sonu mu o bile çıkmış aklımdan. Ağzımdan çıkmadan ölmeye ahdetmiş söz, o söz kalmış aklımda…


Mey