Poyraza durmuştu hava. Çırpınan denize dikilmişti tüm
sorularını yitirmiş gözleri.
Uçuşuyordu şeyler. Saçlar, etekler, yelken bezleri,
güneşlikler. Poyraz bu, diye düşündü. Elbet dökecekti eteğindeki taşları. Dikkatle
baktı fısıltısını şiddetine saklayışına. Taşların birbirine çarpışını duydu. Kulak
kesildi:
Yorgun yalnızı taşımaz, yalnız yorgunu beklemez, diyordu. Hışmına
hışımla sırt çevirdi işiten. Hızla uzaklaşırken
lodos senden bilge, diye söylendi. İşi başından aşkın poyraz aldırmadı,
nasibini başını suya sokarak aramakta olan karabatağa söyleyecekleri vardı…
Mey