Bilmemenin ve yine de bilmediğine tutunmanın mevsimiydi.
Güvenilmez bahar!
Açacak mı yoksa indirecek mi, belli olmazdı. İkisine de hazırlıklı değildin ve beklerdin büyük bir özlemle, hangisi olsa razı gelecektin.
İnadından çok çekmişlerin yorgunluğu gizlenirdi bakışlarının herkes için açık olmayan kuytusunda.
Kendini gün gün açık eden bozulmayı izlerken duyduğun acı - sen olsan korku derdin buna - her zamanki sorularla artık başının hoş olmamasının nedeniydi.
Yeni soruların gelişi, eski cevaplara bağlıydı ve onlardan mahrumiyetin bir tür acizlik gibi geliyordu. Belirsizlikti, bir cevap olduğu kesin olanın yerine, olasılığı koynuna alıp huzurlu rüyaların arayışını getiren ve yine aynı bilinmezlikti doğadan - ay'ın parlak yüzü özellikle - çare uman bakışlarını insan yüzlerine çevirmekten kaçınmanı sağlayan. Soruyu - sormanın dayatmasını daha açık bir söylemle - göz ardı etmiş, mümkün cevaplar listesini koynunda gezdirdiğinden hiç kimsenin haberi olmayışının sürdürebilmeyi olanaklı kıldığını pekala biliyor; kendi suskunluğundan utanmadan, bir diğer susan'ı öfke - az deşilse şiddetli bir özlem de çıkabilir altından - nesnesi haline getiriyordun. Bu daha ne kadar devam edebilir isyanının; her şey bir gün sona erer bilgisiyle harmanlanmış titreyişi dilinin ucunda, yeni hikayeler ekliyordun cehaletinin süs nesneleri arasına.
Bilmemenin ve yine de bilmediğine tutunmanın mevsimiydi.
Güvenilmez bahar!
Açacak mı yoksa indirecek mi, belli olmazdı.
Belliydi yine de: hazırlıksızlığı ve özlemi saklamanın ve onlardan saklanmanın acemiliği sözcüklerinde bağırırken.
Hangisi olsa razıydın ama. Ya da hevesli...
Mey