Yarım konuşmak despotizmdir…/ M.
Blanchot
Söylediğini eksikli
bırakmanın ne zaman bir zorunluluk haline geldiğini soracak olsaydınız, size
cevap verecek birini bulmak epeyce zor olurdu. Şimdilerde kimsenin
hatırlamadığı veya hatırlama gereği duymadığı bir zamanda olsa gerek. Eskiler,
yani ağızdan çıkanın karşıdaki için tümel bir anlam taşıdığı zamanları anımsayacak
kadar yaşı geçkin olanlardan birini bulsanız dahi, çabucak unuttukları- muhtemeldir
ki ilkin onlar yeğlediler söylemde tikelliğin bulanıklığını – eylemelerini hatırlamaya
nazlanacaklardır. Yani ki sormayınız, ekleniniz. Eksikli yaşamayı takip eden
yarım söz. Biz buyuz.
Uyandığımda başım... Aklıma geldi… Yok! Kâbus… Nefes nefese….
Hatırlamaya… Ağrı çok… Ayağımı sürüdüm… Aklımda gözleri… Canavar… Bardak düştü…
Saat erken… Onlarca parça… Kan durmadı… Acı yaradan… Yağmur ve rüzgar… Dışarıda
boğuk ses… Kabus yeğdi… Musluk suyu kirli… Düşünce kirli… Üşüyen ve zonklayan…
Ziller başladı… Telefon, kapı, aklım… İnsan gürültüsü… Kahve bitmiş… Makinede
boşluğa fokurdayan su… Kitap düştü… Saat geç… Onlarca sayfa… Yaraya bant… İnsan
kirli… Zonklayan ve üşüyen… Dışarıda çoğul ses… Kapıyı kapat… Ağzımda acı
çikolata… Korku dağlarda… Çocuk düştü… Saat şimdi… Onlarca çocuk bedeni…
Uyanmasaydım… Rüzgar ve yağmur… Dışarda düşman ses… Kabus bir arzu… Unuttum…
Yara açık… Ekmek düştü… Saat kendinde… Onlarca kırıntı… Kapıyı aç… Uğultu…
Başım… Hatırladım… Gözlerim düştü… Saat eskidendi… Onlarca bakış… Ziller
susmadı… Kaç…
Söylediğini inkâr
etmenin ne zaman bir zorunluluk haline geldiğini soracak olsaydınız, size cevap
vermek için sıraya girecek bir dolu insan bulurdunuz. Tabii onları anlamanız
gerekirdi. Anlamak yetmezdi öte yandan. İnanmadığınızı belli etmemeniz şart
olurdu. Hak vermeniz gerekirdi bir yandan. İçtenlikle ve gönülden bir hak
verişin payları olduğunu düşünürlerdi. Ciddiyet kollarlardı bakışlarınızda ve
olmayışına içerleyebilirlerdi. Bakışlarınızda boşluk varsa, vakit kaybetmeden
başlarlardı konuşmaya. Mütemadiyen ve eksikli sözle. Dinlemeniz gerekirdi
usanmadan. Dinlemeniz ve başınızı anlayışla sallamanız. Haksız yaşamayı takip
eden eksikli söz. Biz buyuz.
Uyuduğumda… Zihnim canavar… Yok! Bu kez düş! Güneşli ve
dalga var… Çiçek düştü… Saat içinde… Onlarca yaprak… Özlem kahraman… Söz büyü…
Dalga gürültü… Güneş yaraya sıcak… Nefes efsun… Benim… Ondan… Söylemek çöl…
Elmaya saplanmış bıçak… Çöl düştü…Saat kayıp…Onlarca tanecik… Söyleyebilmek
kara… Sevdalanmış kalem… kâğıt kirli… Aşk düştü… Saat hiç… Onlarca ben… Gel…
Söylemenin ne zaman
safsataya dönüştüğünü soracak olsaydınız, benim bir cevabım olurdu. Olurdu ve
hoşunuza gitmezdi. Yani ki, sormayınız. Buyuz.
Mey